lisedeyken hepimiz ergendik (inkar eden varsa patlatırım sivilcesini) ve haliyle yediğimiz içtiğimiz boya posa gidiyordu. en kötü ihtimalle sivilce oluyordu. ama göbek mi pehh o da neymiş?
üniversiteyi kazandık ve çoğumuz üniversitede ailemizden uzaktaydık; haliyle sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlığına veda ettik. yurtta yaşayanlar yemeklerin lezzetsizliğinden dolayı, evde yaşayanlar üşengeçliklerinden dolayı kendini fast fooda verdi. işte biz, o kahrolası göbeğin tohumunu atmış bulunduk.
üniversitede yediklerimizin yanında içtiklerimiz de değişmeye başladı. şenliklerdi, doğum günleriydi, ortamlardı derken elimizden bira şişesi düşmez oldu. bundan sonra malt aromalı göbeğimiz filizlenmeye başlamıştı.
sevdik, sevildik, ayrıldık. alkol dostunuz değildir yazısına da inanmıştık ama yine de aylarca alkole vurduk kendimizi. göbeğimiz meyvelerini vermeye başlamıştı bile. kimisi ayvaydı, kimisi karpuzdu.
üniversite bitti iş hayatına atıldık. evet bu süreçteki tek eylem "atılmak" idi. ve ne yazık ki içinde bulunduğumuz durumun tek ekşını bile edilgendi. hareketsiz hayat tarzına adapte olmuştuk çoktan; bu nedenle oturduğumuz yerde büyüttük de büyüttük göbeğimizi.
ergenlik sonrası hayatımıza sinsice giren göbek, otuzlu yaşlarda büyüme hızını daha da arttırarak hayatımızı kontrol altına alacak gibi görünüyor. bunun farkında olup harekete geçmemiz gerektiğini düşünüyor, hepinizi göbeğimle selamlıyorum.