çaylak dönemi entry'lerinde tanımlayıcı girilmez biliyorum ama nick'imi aldığım öykü olduğundan yazayım istedim.
trifon'un öyküsü, stelyanos hrisopulos gemisi. trifon 12 yaşında bir çocuk. okula gitmiyor, arkadaşı yok, ailesi yok. dedesiyle birlikte yaşıyor. stelyanos hrisopulos. trifon sıradışı bir çocuk. sıradışı derecede sıradan bir hayat yaşıyor. tek eğlencesi, büyük eğlencesi gemiler yapıp onları yüzdürmek. günlerce uğraşıyor, güzel gemiler yapıyor.
trifon büyük bir gemi yapmaya karar veriyor. uzun süre üzerine uğraşıyor. yelkenini beyazlatmak bile günlerini alıyor. ve kocaman bir gemi yapıyor, denize girince kendi boyunda. dedesi soruyor. "adını ne koyacaksın?" "stelyanos hrisopulos koyacağım." diyor trifon. ve gemisinin adını stelyanos hrisopulos gemisi koyuyor. haftalarca onunla oynuyor. sürekli onu denizde yüzdürüyor.
mahallenin 16 çocuğu plan yapıyorlar. aralarında japon mağazalarından alınmış mükemmel gemileri olanlar da var. ama karar veriyorlar. trifon'un gemisini batıracaklar. ve gemiyi taşlayarak batırıyorlar.
trifon'un öyküsü bambaşka bir öykü. trifon'u anlatıyor abasıyanık:
"trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. çünkü birçok sevdikleri orda, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. onun üstündeyse insanlar, beş-on para kazanmak kaygısıyla dönüp duruyorlardı. bu insanlar ne tuhaf varlıklardı. durup denize bir dakika bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar... ne zevksiz mahluklardı. ve mektebe giden bu ufak çocuklar, mektebi unutup, deniz karşısında, bir gün bir gece düşünceli kalamazlardı. dersler deniz kadar güzel, deniz kadar öğretici miydi acaba? trifon, denize girmeyenlerle arkadaşlık bile etmek istemezdi." (kitabı bulamadım hatırladığım kadarıyla yazdım. hatalı yazdıysam affola.)