şartlanmış bir beyindeki sabit fikirleri canlandırıp duygusal tepkiler yaratarak mantığın bloke edilmesi, ülkemizin içine sokulduğu parçalanma, taassuba ve kara faşizme yönelme, çağdaşlıktan uzaklaşma, gelişmişlerin ve yerli derebeylerinin ucuz emek deposu ve pazarı olma sürecinde en önemli enstrüman olmuştur.
yapılan son derece kötü işler bile, nasıl kandırılacağı bilinen bireylere çok iyi veya normal işler gibi gösterilebilir.
belki birey sağduyusu ile mantık hatasını farkeder, ama daha kolay olan yolu seçer ve arka planda hep var olan sabit fikirlerin coşturduğu duygular zaten çok zayıf olan entelektüel kapasitesine ve dolayısıyla mantığına ağır basar.
buna, halkı yönetme ve yönlendirmede algı yönetimi denilmektedir.
bu insancık tipi, sadece büyük bir felaket yaşandığında, yani onca anlatılan ve gözler önünde yaşanan gerçekler ve açık tehditler varken, ancak kendi dar çerçeveli kısır yaşamında aleyhine somut müdahale hissettiği anda ayılacak ve başka bir algı yöneticisinin peşine düşüp eski yaşamını tekrar canlandırmayı umacak kadar boştur.