adını unutuyorum bazen
yağmur sularına saldığım gemilerin güvertesinde
sahte voltalarla geziniyorken
parçalanmış balıkçı ağları,deniz fenerlerinin körelmiş ışıkları
vurgun yemiş süngerciler,
hatta soysuz kent korsanları hatırlıyor da
bir ben adlandıramıyorum adını
bir bana çok görüyor rüzgarların
ah.. o uzak kıyılarda münafık yakamozlarla oyalanmasan
ah deniz kızlarına bu denli yakın olmasan
yüzünü unutuyorum bazen
siyah beyaz film şeritlerinde izlediğim
güneyli bir figüran çehren
perdelerimde ne sesin nede iç çekişin var
gülmelerin gamzelerinde kardelenleri açtırırken
yeni yetme imgelerim göçmen kuşların
kanat çırpmalarıyla üşür gitmelerinde
oysa hüznün bir sabahçı kahvesi açılmayan fallara
oysa hüznün bir mülteci varoluş küskün sahralara
ah böyle soğuk taşlar arasında sıkıştırmasan kendini
ah böyle gökkuşaklarını karalamasan ellerinle
sokağını unutuyorum bazen
gece bekçilerinin soğuk ve tütün kokan ellerinde dolaşırken
kendi kendimde kayboluyorum
kime sorsam bilmiyor
kime yalvarsam söylemiyor yerini
çöp varillerinde sürtük kediler uyuz itler
köşe başlarında mavi sirenler kırmızı düdükler yürüyor üzerime
apartman boşluklarında çürümeye mahkum bir hırsız
yahut hiçbir örgütün kodlamadığı silik bir militanım
sokak lambaları kararma triplerinde
ah böyle emzirmesen acılarını
ah böyle ninnilerle uyutmasan koynunda
çocukluğunu unutuyorum bazen
kaldırımlarda parçaladığın dizlerin
damla damla düşlerimi kanatırken
kendi trajedimi bırakıp palyaçon oluyorum..
ilkin kimsesiz çocuklar çeviriyor etrafımı
ardından şarapçıların zulalarında tuzlu beyaz leblebiyim
tren garlarında intiharistana giden şairleri caydırıp
fahişelerin vesikalarındaki soğuk damgaları kemiriyor dişlerim
ama bir gece unutuyorum rolümü
repliklerim dilimle dişim arasında hükümsüzleşiyor
kaskatı kesilmişken orta yerinde sahnenin
günlerdir coğrafyanda biriktirdiğin bulutlar
suratıma bırakıyor yağmurlarını
özenle yaptığım makyaj dehlizlerime akıyor acıtarak
palyaçonu öldürüyor göz yaşların
en komik trajedisini tadarken yaşantısının
usulca gidiyor..
çocukluğunu hatırlıyorum
adını,yüzünü,sokağını hatırlıyorum bazen
ve ne zaman tren garlarında makyajı akmış bir palyaço görsem
içim kanıyor koskoca bir şehrin kahkahalarından
düşlerim düşüyor kimsesiz çocukların akıllarına
üşüyorum..çok üşüyorum.