Hayatın diğer yüzünün kapısını size açacak bir arkadaşlığa sahip olmaktır. O yüz, sanılanın aksine hiç de acınası, hüzünlü, eksik değildir.
Bu insanların ilginç bir enerjisi ve mutluluğu var. Öyle alıngan ve farklı değiller. Bir engele sahip olmayan insanların onlarla konuşurken sanki sağır bir yaşlıyla konuşuyormuş havasına bürünmelerini hiç anlamam. Ama anlamadığım birinci şey ise, bu insanın halini hatırını ya da çayına kaç şeker istediğini sorarken ona değil de yanındaki insana sormak. Sanki adam dilsiz, ağır hasta, komada ya da gerizekalı falan da yanındakine soruyorlar "nasıl iyi mi? Kaç şeker alır çayına?".
Bir muhabbette geri kaldıklarına da şahit olmadım ayrıca. Aksine benim onlardan öğrendiğim şeyler oldu. En değerlisi ise başka bir bakış açısı kazandırdılar.
Gözlerinin görmemesi, kişisel anlamda kendini geliştirememesi, sosyalleşememesi, kitap okuyamaması, oyun oynayamaması manasına gelmiyor. Bilakis birinin daha lisedeyken yazdığı bir şiiri dinledim, eminim şu an bir okula girsek içlerinden biri çıkıp da yazamaz öyle mizahi ve tarihi bir şiiri.
Velhasıl birlikte olduğum kısa süre içerisinde gördüğüm en büyük farklılık banyoda ellerini karanlıkta yıkamasıydı.