Antik yunan'da her yerde hakim olan bir durumdur. Bu çağda, erkekler evlenmek ve aile kurmak ile yükümlüydü. her ne kadar genç erkekleri eğitmenin aracı olarak düzenlenmiş olsa da, aynı zamanda özellikle ergenler arasında daha yaşlı olan erkekler ile aşk ilişkisi(pederasti) özendirilirdi.
Bazı entelektüller, Antik yunan bağlamında, biseksüalite terimini aktüel anlamının da ötesinde kadın ve erkeğin cinsel organlarının eş zamanlı bir sahip olunması biçimini aldığını ileri sürmektedir. Antik Yunan'da bu durun, yani iki cinsin organına sahip olma durumu, bir bebekte ortaya çıkıyorsa, bebek bir canavar olarak nitelendirilir ve hemen öldürülürdü.
antik yunan'da biseksüalite kavramını anlamak için, o çağın yunanlılarının kültürel ve sosyal normlarının ve pratiklerinin dikkate değer biçimde günümüzdekilerden farklı olduğunu unutmamak gerekir: Yunanlılar 21.yy başlangıcında sık görülen olgular gibi, heteroseksüel ve homoseksüellik arasındaki farka ilişkin bir ayrım yapmıyorlardı. Bu ilişki önemli olan şey "dominasyon"(hakimiyet) ilişkisiydi: penetre eden kişi daha erkeksi kabul edilirken, penetre edilen ise daime ondan daha aşağı daha ikincil olarak görülürdü. Aslında, dominant bir erkek için, penetre ettiği kişinin cinsiyetinin çok da önemi yoktu.
Antik yunan toplumunda, genel itibari ile misagoniktir, heteroseksüel bir ilişki bir problem ortaya çıkarmaz: sadece aktif erkeğin pasif kadından daha üstün olduğunu kanıtlar. Benzer bir biçimde, bir erkek bir ergene penetre ederken, bu birincinin sadece ikinci üzerindeki üstünlüğünü göstermez, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik üstünlüğünü de gösterir.
Genel olarak, antik yunan'da erkeklerin cinsel bir yönelime göre tanımlanmadığını unutmamak gerekir: heteroseksüel, homoseksüel ve biseksüaliteye ilişkin kavramlar, modern mefhumlardır. antik yunanlıların zamanında böyle kavramlar yoktur, "biseksüel bir olgunun cinselliğine ilişkin bir uygulama" kimliğe ilişkin imâsı olmayan bir biseksüelliği göstermektedir. bununla birlikte iki çeşit arzudan da bahsetmek mümkün değildir (homoseksüel ve heteroseksüel); önemli olan şey, cinsiyetinden bağımsız olarak, güzel birine karşı duyulan çekim ya da ilgiydi.Bir erkek aynı zamanda güzel bir kadın ve bir ergene de ilgi duyabilirdi. Foucault'un L'usage des plaisirs isimli eserinde ifade ettiği gibi "Antik yunan'da, cinsiyetine bakılmaksızın birine hayranlık duyan güzel kişilere karşı doğal bir iştahtır". işte bu nedenle Foucault biseksüalite terimini antik yunan'da maskulen cinselliğine ilişkin çalışması bağlamında kullanmıştır.
Yunanlılarda Pederasti bir yurttaş ile genç bir erkek olmaya aday biri(12-19 yaşları arası) arasındaki ilişkiden ibarettir. bu ilişkide yaşı daha büyük olan Erastes olarak adlandırılırken, daha genç olan ise Eromenos olarak adlandırılır.
Bu bağlamda, bu ilişkiler her şeyden öte eğitici bir rolü vardır; yaşı daha büyük olan erkek kendi eforlarını genç erkeğin eğitimine saygıdeğer bir yurttaş olabilmesi için adamalıdır, tüm bu eğitimini karşılık olarak kendi aşığına sunar. gençliğinin yanında, bacakları, kalçaları kılsız olmalı, yanakları geç bir erkeği çekecek nitelikte olmalıdır. homoseksüel ilişkilere hükmeden kurallar oldukça katıydı: bir erkek için kamu içinde kendi aşkını güzel bir erkeğe ilan etmesi tamamen normal ise, buna karşılık olarak yaşlı bir erkek için daha yaşlı bir erkek bulmak uygunsuz olarak kabul edilir. Yaşlı erkek cinsel ilişkide aktif rolü almalıdır; bu yaşa ulaşırsa, genç erkek artık eş-cinsel ilişkide pasif bir rol almaz.
Seven daha doğrusu aktif ilişkiye giren pasif olandan daha yaşlıdır; yaşı daha büyük olan genellikle 20 ve 30 yaşları arasındadır. Bir athenalı 40 yaşını geçtiğinde pederastik bir ilişkiye girmez. Erastes ve eromenos arasındaki iktidar ilişkileri tüm yaşam boyunca devam edebilir, bu ikisi arasındaki cinsel ilişki bu durumda onaylanmasa ya da hatta dalga geçilse bile.
Bu ilişkinin bu nedenle geçici olduğu kabul edilir, sevilenin yani eromenos'un sakalının ilk tüyleri bittiğinde sonlandırılmalı ve platonik aşka yer bırakmalıdır. Fakat, Antik yunan'da pederastik tipi ilişkilerin dışavurumu aynı zamanda retoriğin bir parçasını oluşturmaktadır. bu cinsel ilişki ve eğitim tipi çok uzun süre yaşamış; Girit Uygarlığı'ndan Batı Roma'nın çöküşüne kadar devam etmiştir.
hetereseksüel ve evliliğe ilişkin cinsellik toplumda eşcinsel ilişkilerin işgal ettiği yer, antik yunan kültürü ve Yunanistan'ın tüm tarihi boyunca bunların uygulanma süresince derin biçimde etkilenmiştir. bununla birlikte kadınların kendi kocaları ile olan ilişkiler dışında girdikleri homoseksüel ilişkilerin nasıl algılandığı konusunda kaynak bakımından pek şanslı değiliz. evli kadınların durumunun çok da imrenilmeye değer olmadığı tahmin edilebilir, her ne kadar kocalar ikili ilşkilere, özellikle genç erkekler ile ilişkiye girmekte özgür olsalar da, kadınlar kocalarının iradesine boyun eğmeliydi ve kocalarını sadık kalmalıydı,
bununla birlikte ergenlerin salt hanımlar için sadece rekabet konusu olmadığını[dikkatlerini kocalarından kendilerine çevirerek], aynı zamanda kocalar için de rekabet konusu olduğu vakidir. Sonuçta belli bir yaşa geldiğinde, genç erkekler kadınlara ve büyük olasılıkla kendi erastesleri ile ilgilenmeleri ve onlara meyletmeleri için katı bir homoseksüel ilişkiden çıkmak isterler. eğitsel pederastiye karşıt olarak, kadınlar arasındaki eşcinsel ilişkilerin sitenin refahı için pek bir önemi yoktu; benzer şekilde, maskulen biseksüalitesine karşıt olarak, filozoflar bununla pek ilgilenmemişlerdir. Aslında, kadınlar arasındaki lezbiyen ilişkiye ve bu ilişkinin onların erkekler ile olan ilişkilerini nasıl etkilediğine dair pek bir şey bilinmemektedir.
uygulamada, antik yunandaki kadıların yaşamının görünümlerine ilişkin ulaşan bilgiler Sappho'dan gelmiştir. Aristokrat bir aileden olmakla birlikte, evlidir ve bu ilişkisinden bir çocuğu vardır. Bununla birlikte, yunan mitlerinin üç farklı çeşit biseksüellikten bahsetme özelliği vardır. her birinin farklı bir anlamı vardır; birincisi tanrısal bir karar ile cinsiyetini değiştiren Tiresias'ınki, Hermafrodit'inki ve aşka ilişkin duyguları ilgilendirenlerinki, misal sumposion.
Yunan mitlerinde, birçok tanrı biseksüel ilişkiye girmiştir. Zeus, Hera'nın eşi, ölümlü Ganimedes'i baştan çıkarmış; Posedion, Amphitrites'in eşi Polops ile eşcinsel ilişkiye girmiş; apollon bir çok kadını baştan çıkarmış; onun Coronis'i yani Asklepios, ayrıca Hyacinthes ve Cyparisses gibi genç erkekler ile ilişkiye girmiştir.
Aynı şekilde, Platon'un symposion'unda, Aristophanes platonik bir mitle ilişkilendirir; temel olarak üç çeşit insan vardır; erkekler, kadınlar ve androjenler. Herbir varlık her iki cinsiyete de sahipti, erkeklerin iki penisi vardı, kadınların da iki vajinası, bununla birlikte androjenler de her iki cinsiyete sahipti. tanrılara karşı isyan etmelerinden dolayı, bu varlıklar ceza olarak Zeus tarafından ikiye bölünürler; onların bu haline acıdığından, ZeusApollon'a bu yaradan ötürü ölmesinler diye onları iyileştirmesini ister. iyileşmelerine rağmen, insanlar şimdi ayrılmışlardır, şimdi bölünmüş olan insan türü, cinsel bir birleşme aracılığı ile eşini aramaya devam etmeye yazgılanmıştır.
Böylece Öykü erkeklerin birbirlerine karşı olan çekiciliği, erkeklerin kadınlara karşı olan çekiciliği, ve kadınların birbirleri arasındaki çekiciliğini açıklamıştır. Aynı metinde, Phaedrus mutlak aşkın, Alcestus'un Admetos için ve Achilleus un ise Patrocles için kendini kurban etmeye hazır olduğunu örneğini alıntılayarak erkeklerin kadınlar gibi diğer yarısı için ölmesinin ideal aşk olduğunu belirtir.
Bir çok yunan kahramanı aynız zamanda bi-seksüeldir; Theókritos, idylles'lerinde güzelliği tarafından büyülendiğinden ötürü nympheler tarafından kaçırılan karısı Hylas'ı kaybetmiş olan Herkül'ün umutsuzluğunu bununla ilişkilendirir.
Bunun yanında, bu mit teokrites tarafından, genç bir erkek için kadınların aşkına adanmış bir ânın peşinde olmanın oldukça doğal olduğu konusunda ikna etmeye çalışarak Nicias'ı aşkının ayrılışı konusunda teselli etmek için bu sözleri kullanmıştır. Eğer herkül Hylas'ı kaybetmeye boyun eğseydi, Nicias onu kendi aşkı için aynısını yapardı.
Atina yasaları kölelerin bir çok pederastik ilişkinin cereyan ettiği gymnasia'ya girmesini engelliyordu. Yasa aynı zamanda özgür doğmuş olanlar ile kölelerin ilişkiye girmesini de yasaklıyordu; buna karşılık, köleler tamamen kendi efendilerinin özellikle cinsel yönden emrine amade kalıyorlardı. Benzer yasalar, Veria köyünde, sadece kölelere yasaklamıyordu, ayrıca damgalılara (özgürleştirilmiş olanlar) onların çocuklarına, fahişelere, ayyaşlara gimnasium'a yaklaşmalarını da yasaklıyordu: bunda amaç gençleri kötü etkilerden korumak, eğitsel olmayan ve vulgar ilişkilerin önünde geçmekti. Aiskine'in söylevine göre, bir genç erkeği baştan çıkaran kölenin cezasının 40 kamçı olduğunu belirtir.
Bununla birlikte, pedagogoi adındaki bazı güvenilir köleler, bazı aileler tarafından istenmeyen seksüel hareketlerden kendi çocuklarını koruma görevi ile görevlendirilmişti. Askeriye'de ise, eşcinsellik antik yunan çağındaki bazı ordularda mevcuttu. Bundan dolayı, Xenophones'e göre, Kıbrıs'a savaşmaya giden genç yunan tacirleri, onlara seksüel partner hizmeti görmesi için genç erkek çocukları seyahatte yanlarına alırlardı.
Yunan filozofları, bu pratiğin çağdaşları, bu soru üzerinde kafa yormuşlardır. Platon, Isa'dan önce 4.yy'da yazılan Şölen'de, ki bilhassa erkekler arasında aşk konusunun irdelendiği ve onunla ilgili olan en eski metindir, Agathon cinsel ilişkiye şöyle yaklaşır; bilginin daha deneyimli olandan daha genç olana geçişiyle sonuçlanan bir boşalmadır, yani dolu bir kabın(tecrübeli) boş olanı(öğrenci) doldurması gibi.
Socrates bu klasik görüşe başka bir yaklaşım ile karşı çıkar. Sokrates'in kendisinin biseksüel olduğunu iddia edenler vardır. Onun Alcibiades ile olan ilişkisi biliniyordu; Alcibiades I'de, Sokrates alkibiades'in ilk erastesiydi; Aristodemos da Sokrates'in Erastesiydi ve bu aslında Sokrates ten daha yaşlı olduğu anlamına geliyordu. Sokrates sıklıkla Charmides gibi güzel genç erkekleri görmekte hep sıkıntı çekmiştir.
Platon Pederasti'yi eğitsel bir kurum olarak savunur, fakat onun cinsel görünümünü reddeder; onun için erastes bedeninden ziyade kendi ruhunu genç erkeğe adamalıdır. Aiskines da kendi söylevinde benzer bir görüşü dile döker; gençliğinde genç bir erkek ile ilişkisi olduğunu bildirdikten sonra, bu tip bir aşkın genel olarak, paralı olarak yapılması dışında, ayıplanmaması gerektiğini belirtir. Stoa okulunun kurucusu Zenon'a göre, cinsel partnerinin cinsine göre seçilmemesi gerektiğini fakat kişisel nitelikleri dolayısı ile seçilmesi gerektiğini ifade eder.
Platon'un şöleni dışında, daha önce yukarıda bahsedildiği gibi, antik çağda biseksüalite meselesinden bahseden birçok antik metin bulunmaktadır. Bunların arasında Epiküros'un "Menoeceus'a mektup"u dikkate değerdir.
erkeklerin ve kadınların aşkının karşılaştırılması teması ve onların göreceli avantajları antik yunan edebiyatının bir klasiğidir ve hommes d'esprit'ler tarafından sık sık tartışılmıştı. Örneğin, Eratosthénês kadınlar ile olan ilişkiyi savunur: bu ilişkinin genç erkekler ile olan ilişkilerden daha uzun süreli olduğunu, çünkü genç erkeklerin güzelliklerinin sakalın ortaya çıkması ile kaybolduğunu ifade eder. Plutarkos da tercihini kadınların aşkından yana kullanır, fakat farklı bir nedenden ötürü bunu yapar; tüm yaşamı bir eş ile paylaşmanın erdeme giden yol olduğunu belirtir. Strabon, ise tercihinin dah çok genç erkeklerden yana olduğunu belirtir.