Unutamayacağım günlerde ilk 3 e girecek olan gündür. Muhtemelen telefon ile öğrenirdim öldüğünü. Tamam geliyorum deyip kapatırdım telefonu. işyerinden gerekli izni alarak, küçük bir valiz hazırlayıp düşerdim yola. 12 saatlik bu yolculuğa ilk defa sevinirdim. Düşünmek için bulunmaz nimet. Ölümden çok kız kardeşlerimin ağlamasına üzülürdüm. Bi tık ötesini düşünürdüm hep. Kız kardeşim nerde kalacak? Yanıma mı almalıyım? Kesinlikle ya ablamda ya da bende kalırdı. Babama teslim etmezdik onu. Otobüsün ilk molası iyi gelirdi bana. Düşüncelerime de mola olacaktı. Yeni uyanmış ve suratsız insanların arasından geçip, uygun yerde yakardım sigaramı. Azrail gelip dese "tercih yap. Annenin canını mı alayım, seninkini mi?" Benim canımı al derdim. Annemi çok sevdiğimden değil, kendimi hiç sevmediğimden. Ama malesef öyle bir tercih yapma hakkımız yok.
Aslında bu aralar hiçbir şeyi seçme hakkımız yok ki. Ne giyeceğimize moda karar veriyor. Hangi bölümü okuyacağımıza maddi getirisi ya da iş bulma olanakları belirliyor vs işte. Anlayan anladı beni.
Çok uzadı bu yolculuk, bitiriyorum. Cenazede en küçük Teyzem ile gözgöze gelmek istemezdim. Çünkü o, bana dair her şeyi bilir. Annem hakkındaki düşüncelerimi De.
Ben bugünün hayalini daha önce kurdum ve hiç ağlamadım. Yine ağlamam. Hatta o sikko akrabalar "görüyor musun? Hayırsız evlat, ağlamadı bile. Duygusuz it" gibi düşüncelere kapılırlar. Nereden bilecekler ki içimi? Çok yere sebepsiz ağladığımı. Bugün de sebepli ağlamadığımı.
"Sabahattin Ali'nin yazdığı gibi;
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?"
Akrabalarım, Elbette benim bu ketum halimi görüp, tanımadan etmeden, hakkımda gerekli yargıya varıp son sözü söyleyecekler.
Umrumda da değil. Banane onlardan.
Son olarak Morga girip, müsade isteyerek onunla son kez başbaşa kalmak isterdim. Söylemek istediklerimi birbir iliştirirdim kefenine;
Biraz kendimi anlatayım sana. En sevdiğim renk mavi. Favori şarkım da 'mavi duvar' ondan önce de 'aldırma gönül'dü. ilk aşık olduğum kızın adı ayşe idi. Hani emine teyzelere bir şey gideceği zaman koşa koşa atlardım. Sebebi komşuları ayşe idi. Uğruna gözyaşı döktüğüm ilk kız. Sen benim hep Kokpit programını izlediğim için pilot olmamı istiyorsun sandın. Ama ben polis olmak istiyordum. Bana aldığın yeşil renkli Karaca marka takımı hiç unutmadım ve aynı zamanda 11 yaşında ilk haftalığım ile kendime alınan ilk takımdı o. En çok neye kızıyorum biliyor musun? Sürekli başkalarının giysilerini giydirirdiniz bize. Hep 2 nci el. Bu yüzden hiçbir zaman giyim zevkim olmadı. Paranın yokluğundan değil aklınızın olmadığından bunları yaşadık. Hep ele el açtınız, nerde beleş var ona kondunuz. Babam ve sen birbirinizi öyle güzel tamamlıyordunuz ki: hayretle izledim yıllarca. Şimdi anladın değil mi beni? Neden her gelişimde kız kardeşime para verip 'kendine bir şeyler al' dediğimi. Neyse daha fazla sıkmayacağım canını. yüzüme her baktığında en az bu morg kadar soğuktu bakışların. Hayatım boyunca bunu sorgulamakla geçti. Neden böyleydi? Her şeyin bir sebebi olduğu gibi, bu tavrının da bir sebebi olduğuna eminim. Eğer yoksa, zaten burada bulunmamın bile saçma. 'Seni çok özleyeceğim' dersem kalkar gülersin herhalde. Yine de kızmıyorum sana. Gittiğin yerde huzur bulursun inşallah. Değerini bil yine de. Şurada yatan babam olsa yanına bile girmezdim.
Görüşürüz anne. He bir de beni merak et, Kendime hiç iyi bakamayacağım. Sahiden Merak nedir bilir misin?