''aslında her şey gitmekle başlar ve her şey yolculuktan gelir. '' modern zamanlarda her şey kalmakla başladı. insan konservesi olan devasa binalar, ''yolculuk felsefesinin için boştur, özentiliktir'' aymazlıkları, önce kariyer yapmalıyım safsataları, para hırsı, bir yere ait olma güdüsü, ''ailem var'' saçmalığı, sevgili bulmalıyım rezilliği... gerçekten gerekli miydi bunlar? insanlar sürekli devinim halinde olsa ve insani duygularla kesilmek bilmeyen bir dayanışma içinde kapitalizmin yarattığı o yabancılaşma hissiyatını yok etse, daha mı az mutlu olurdu? yeni insanlarla tanışırken yine bu kadar zorlanır mıydık? insanların gerçek yüzünün hangisi olduğunu yine mi bu kadar zor anlardık? neydi yaşamın tadını çıkarmanın formülü? milyon eurolar kazanıp onu harcayacak vakit bulmadan ölmek mi? hayır bence değil. ve bu durum öyle bir hale getirdi ki insanları, yolculuk kulağa mp3 takıp en yakışıklı/en güzel insanı hayal etmekten ibaret oldu. yandaki insanların sana tek kelime laf etmemesini arzulamak sanıldı. hayır bu yolculuk değildir. bunu yapan insanlar yolcu değil, köledir. jack kerouac'ın dediği gibi sıradan insanları, kendine yarattığı yeni insanla başkalarını kandırmaya çalışanları, ve yolculuk tutkusuyla yanışıp tutuşmayan insanları sevmemeliyiz. yüzlerce yazı okuyorum her gün. ama o başlıklara yazı yazan insanlardan hiçbiri ''yolculuk, seyahat, çekip gitmek, yol'' gibi başlıklara yazanlar kadar ilgimi çekmiyor. bir tutku bu çünkü. herkesin kapılmadı bir serüven. işte ben her zaman bunu istedim. daha önce kim olduklarını bilmek istemediğim, sadece yollarda benliklerini bulmaya çalışan ve bu isteklerini sözlükte dile getiren insanlarla yola çıkmayı istedim. gidilen yerlerde beraberce yeni insanlar keşfetmeyi, yeni yapılarak görüp onlar hakkında yorumlar yapmayı istedim. yaşadığımız yerde kendi değerimizi arttırmak için uydurduğumuz yalanların hepsini yok ederek, gerçek mutluluğa doğru sağlamca yürümeyi istedim. sonsuzluğa giden bir vagonun yüzlerce umut yolcusunun içinden seçsek hayat arkadaşımızı? bir bütün olsak. belki filmlerdeki gibi tek gecelik bir ilişki olacağını bilsek dahi samimiyetine inanıp tadını çıkarsak. geride bıraktığımız sahtekarlara kahkahalarla gülsek. vedalardan kaçınsak. veda etmek isteyen o insanı ikna etsek de taksak peşimize, beraber sürüklensek yollarda. brezilya'ya gitsek mesela. frevo müziğiyle dans edip şen şakrak dolaşsak rio'nun şeker tepelerini. hüzünlü copacabana plajından güneşin batışını izlesek ama geride kalanları düşündürmese bu bize. ileride geleceklerin hayalini kurdurtsa. ordan rotayı peru'ya çevirsek. postmodernliğin uğramadığı topraklara. sımsıcak insanların diyarına. titicaca gölünün kenarına gidip su atsak birbirimize. lima'yı baştan aşağı yeniden yaratsak. arjantin'e uğrayıp sangria içsek. urugay'ın ünlü solis tiyatrosuna da uğrasak, dilini anlamadığımız ama sadece hareketleriyle bize sempatik gelen insanlara sinerji katsak. kuzey şili'ye doğru yol alıp eski inka imparatorluğunu keşfetsek dostlarımıza, sevgilimizle. criollo yemeye çalışsak, beğenmesek bile bu yemeğin ortaya nasıl çıktığını öğrenmeye çalışsak. bolivya'ya gidip şaşalı ilampu dağından la paz'a doğru süzülsek. yorgun düşsek, taş evlerde konaklasak. sevsek işte güney amerika'yı. ayrı bir dünya kabul etsek. küba'ya gitme planları yapsak oradan. küba'dan sonra ise bizi izlanda beklese.. ilkel insanların dayatmasıyla hayatını o yapay amacına ulaşmak için harcayan insanlara inat, alıp gidin başınızı. 1 haftalık da olsa, 1 aylık da olsa gidin. körelmiş amaçlar uğruna yitirmeyin hislerinizi, duygularınızı. kaybetmeyin insanlığınızı. yolculuk yapın. ağaçları, taşları, bulutları, yoldan geçen düşünceli insanları, barajları, gölleri, tepeleri gözlemleyin. hikayeler kurun kafanızda. ve unutmayın, hiç kimse için yolculuk tarihinizi ertelemeyin. kendinize ihanettir bu. varın yalnız çıkın yola, zaten kader arkadaşınız elbet belirecektir yanınızda, siz bir müzeyi gezip oranın ne müzesi olduğunu anlamaya çalışırken. "aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ederler." mutlu yolculuklar.