ben artık anlam veremiyorum. topluluk evlilikten mi kaçıyor yoksa adım adım herkes evliliğe mi yöneliyor? artık bunu kestirebilmek çok güç. bir tanım yapmak gerekirse, evlilik, kant'ın da dediği gibi ''iki cinsin, cinsel organlarını kullanarak imza attıkları bir sözleşmedir.'' hakikaten de öyle değil mi? mesela evliliğe karşı olan tipleri analiz ettiğimizde nasıl sonuçlar ortaya çıkıyor? birincisi hali vakti yerinde olup, gecelerin yargıcı modunda o hatun senin bu hatun benim gezen erkek. yani cinsel açlığı olmayan. ikincisi ise, kendi hayatını idame ettirebilecek kadar gelire sahip olan, evlilik yerine dost hayatı yaşamayı seven ve toplum tarafından çabuk dışlanan elit kadın tipi. dikkat ederseniz temelde iki şey yatıyor: seks ve para. eğer bu ikisi konusunda insan herhangi bir sıkıntıda değilse, evliliğe yanaşmıyor genel olarak. maalesef ki hayatın gerçekleri diye bir şey var. ve bu gerçekler insanı evliliğe yönlendirmiyor. yani mantıklı bir insanı yönlendirmemesi gerekir. düşüncede, siz ps oynarken size meyveler soyan, geç geldiğinizde söylenmeyen, annenizi çok seven, beraber bauhaus'a ev eşyası bakmaya gidebileceğiniz, gece 12 seansına sinema bileti alabileceğiniz, backpack yolculuk yapabileceğiniz, iş ya da sosyal hayatta bir sıkıntı olduğunda ilk onun fikrini alabileceğiniz, yeri gelince felsefeden gündelik yaşama hatta politikaya kadar konuşabileceğiniz ve tüm bunları yaparken bakımından ödün vermeyen bir kadınla evleneceğimizi sanıyoruz. kadınlar kendilerini böyle tanıtıyorlar evlenene kadar. ama şunu unutuyoruz, bizim kızlarımız yabancılar gibi değil. yabancılar istemese bile birini çok sevdikleri için evliliği tercih ediyorlar. bizde ise evlilik bir amaç ve bu amaç uğrunda en iyi tercih yapılmak zorunda. sevgi ve saygı çok sonraki aşamalarda kalıyor. istisnalar olsa bile bizde bunun ömrü 1 sene olarak kalıyor. her sene açılan 200 bin boşanma davası da bunu kanıtlar nitelikte. evliliğin eninde sonunda gideceği nokta, ''ben senin çocuklarının anasıyım tamam mı''dır. hiç susmayan, evin içinde kireç gibi suratla gezen, hayal dünyası küçülmüş, tatil anlayışı havuz kenarı şezlongdan ibaret olmuş, seksi erkeğe lütuf olarak sunan, erkeğin annesiyle ya da kardeşleriyle anlamsız bir çekişme içinde olan kadınlar bir şekilde evlenen adamların kaderi oluyor burada. erkek bir süre evden uzakta ne kadar vakit geçirirse o kadar mutlu oluyor. ben de evliliği elimden geldiğinde erteliyorum bu yüzden. inşallah hiç yapmayacağım. yine de büyük konuşmayayım. zaten 40 yaşına kadar oldu oldu, sonra imkansız. istisnalar yok mu? tabii ki var. ama istisnalar var diye kendini bilerek ateşe atmak gerçekten genç ruhlu maceraperestlerin yapacağı bir iştir. ya da ne bileyim, gerçekten her gece sikebileceği bir amdır tek dert.