Hayattaki en zor imtihanlardan birisidir.
Empati yapmak gerekirse, görme engelli mi yoksa sağır, dilsiz yada sakat mı olmak isterdiniz diye sorulsa kesinlikle görme engelli olmayı istemezdim diyebiliriz. Düşünsenize sakat, sağır yada dilsiz olsanız bile hayatınızı bir şekilde, kimseye muhtaç olmadan sürdürebilirsiniz.
Peki görme engelli birisi içinde bunu söyleyebilir miyiz? Her an yardıma, morale muhtaç, kendi işini kendi göremeyen bir varlık olarak içimizde hayat savaşı veriyor.
Dünyada yaklaşık olarak 45 milyon görme engelli insan bulunmakta. Ve ekonomik olarak iyi durumda olan ülkelere kıyasla bizim ülkemizde görme engelli olmak daha da fazla riski, mağduriyeti olan bir sağlık problemidir. Kaldırımlarda görme engellilerin yolunu kaybetmemesi için konan sarı renkli uyarı taşı maalesef araçların park yeri olarak kullanılmakta ve toplum olarak onları ne kadar hayatın dışında ister istemez tuttuğumuzun farkında bile değiliz.
Aslında o durumdaki insanları düşünüp de, ne kadar nasibli olduğumuzun idrakine varabiliriz. Yiyoruz, içiyoruz, geziyoruz ve kimsenin bize yardım etmesine gereksinim duymadan hayatımızı sürdürebiliyoruz. Halbuki şükredecek ne kadar çok sebebimiz var, ama biz şükretmemiz gereken durumları hatırımıza getirmeyip, "neden ben" der gibi başımıza gelen musibetlere yüzümüzü ekşitip intihara kadar giden bir sürecin içimizde bulabiliyoruz kendimizi.
Ne kadar büyük nimetler içinde bulunduğumuzun 'farkında' olmak ümidiyle.