ablanızın hiç tanımayıp belki de hiç tasvip etmediğiniz, her lafına verdiğiniz karşılıkta "nasıl da bozdum şerefsizi.." diye içten içe bağırdığınız hatta fenere gol atmış kadar mesut olduğunuz bir adamla evlenip evi terk etmesidir.
öyledir ki ilk başta -hele ki küçük bir kız çocuğuyken- ablanızı herhangi bir küfürle tanımlayamadığınız "o adam" a kaptırdığınızda; "o adam"ın sizinle ilgilenmesi, oyunlar oynaması, hatta abi demeniz içinizi ısıtırmış gibi gözükse de, ablanızı mutlu zannetseniz de; büyüdükçe, saflığınızı yitirdikçe, insanların nasıl oyunlar oynadıklarını görüp içinizdeki çocuk her defasında şaşakaldıkça, "o adam"ın hayatınızdaki rolü "iyi bir abi"den, "1 numaralı kötü adam"a erişir.
ablanızın döktüğü her yaş, ablanızın kaybettiği her kilo, ablanızın her iç çekişi, ablanızın her "istemiyorum allah kahretsin" deyişi intikam yeminleri ettirir...
yeğeninizin ağzından "baba olan evde huzur olmaz" deyişini ilk duyduğunuzda içinizi nefret kaplar...ve içinizdeki o saf,temiz çocuk varlığını iyice yitirir...
ablanın evlenmesi kimi zaman "ablanın boşanması" ile sonuçlanır...ya da siz öyle olmasını istersiniz...
her gece içen, sarhoşken milyon sözler veren, sevdiğini iddia eden, sevildiğini zanneden, herkes onu kabullenmek zorundaymış gibi davranan ve daha nice "bencil"liği bünyesinde barındıran bir insandan kurtulmaktır istedğiniz.
ve belki de yine kırıntıları kalan çocuk ister bunu...
ve yine dualara başlarsınız...
ve "abi" kelimesini "gerçekten hakeden" insanlara adamayı umarsınız hayatınızın geri kalanında..
öyle ya her kelimenin bir ağırlığı vardır ve her bünyeye yaraşmaz, ve abilik parayla pulla değil, sevgiyle yapılır...