bu işin prosedürünü bilmediğim için, işi bilen/bildiğini varsaydığım bir acenteye başvurdum. acente kılı kırk yararak evraklarımı inceledi ve tüm evrakları bana tamamlattı. "vay amk ne zor işmiş bu, sikerim vizeni" demeden tüm evraklarımı tamamladım.
ben gezi planlarımı yaparken, red yediğimi öğrendim. bir sürü evrak, hatırı sayılır bir para, damgayı da yedikten sonra insan haliyle sinirleniyor. ''neden? neydi benim günahım?'' şeklinde içerleniyor insan. olayın üzerinden yaklaşık 1 sene geçtikten sonra, "belki acentenin hatasıdır" diyerek bu sefer kendim başvuru yaptım.
bu sefer ki başvurumda bütün teknikleri, hatalarımı, nasıl başvuru yapacağımı en ince ayrıntısına kadar öğrendim. neredeyse bu işi yapan bir firma kadar bilgi sahibi oldum. ona göre de tüm evraklarımı eksiksiz, kusursuz bir şekilde tamamladım. hatta, vize için komisyon ödemediğim için bu sefer ki başvurum daha ucuza geldi. bu sefer vize alacağımdan o kadar emindim ki bana vermeseler kimseye veremezler diyorum. zira, bütün evraklarım kusursuz..
pasaportumu kosmos'dan almaya gittiğimde pasaportuma yeniden bir damga, red yediğimi görmem ile beynimden vurulmuşa döndüm. olayı idrak etmem on dakikamı aldı. sonrasında, soluğu beyoğlu yunanistan konsolosluğunda aldım. kapıdaki görevli ters bir şekilde, ''hiç bir şey yapamayız, yapılacak bir şey yok'' şeklinde tersleyerek siktir çekiyor. gelen herkese aynı muamele. bazılarını kapıdan içeri bile almıyor. megafonla siktir çekiyor. bir ara 'masanın üzerine amuda kalkıp siktir çeker mi acaba diye düşündüm.
o kapıda beklerken, soykırıma uğramış yahudileri çok iyi anladım. herifler resmen vatandaşlarımıza hayvan muamelesi yapıyorlar. neden benim paramı alıp bir de üzerine damgaladınız diyemedim. bunun yerine çok kibarca ''lütfen sebebini söyleyin, belki hata olmuştur düzeltirim dedim'' yine terslendim, yine siktir edildim.
ben o gün hayatımda bu denli aşağılanmadım. elimde damgalanmış pasaport, yüzümde korku ve sinirle karışık bir ifade, oradan ayrıldım.
eğer avrupa vizesi diye bir şey varsa, buna insani kurallar dahilinde başvuru yapma hakkım varsa, herhangi bir suçum yoksa, kanunlara uygun bir başvuru yaptıysam, bu başvuruyu kabul etmek zorundasın! eğer doğru yapılmış başvuruları bile kendi keyfine göre kabul etmiyorsan başta bunu söylemen gerekiyor, yada gerçekten iyi niyetliysen başvurunun neresinde hata olduğunu söylemelisin. beni damgalama, beni aşağılama, benim parama ve evraklarıma el koyma hakkın yok!
bu olaydan sonra, adaletine çok güvendiğim, insan haklarına saygılı, demokratik avrupa birliği olarak bildiğim görüntü artık gözümün önünden gitti, onun yerine kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kendi kurallarına bile uymayan, insan haklarına saygısız, demokratik olmayan bir yapıyla yürütülen, haysiyet yoksunu birlik olarak tanımlıyorum.
sana gelecek olursak yunanlı, türklere olan kinin her hareketinden belli oluyor. bu davranışlarınla kendini bizden üstün bir ırk olarak tanımlıyorsun belkide. bunca yıl bizim esaretimiz altında yaşadınız, size karşı hiç bir zaman kötü davranılmadı. başka bir ülkenin esaretine girseydiniz, yada bir 2. dünya savaşında almanyanın komşusu olsaydınız sonunuz ne olurdu bir düşün. o yüzden bu yaptığınız davranış ile sadece daha çok düşman kazanırsınız. ama hiç bir zaman medeni bir ülke olamayacaksın. aç, parasız, bir ülke olacaksın. yakında avrupa birliğinden de siktiri yiyeceksin. o zaman vizeleri kaldırıp kapılarını açacaksın. işte o zaman seninle bir kez daha görüşeceğiz. o zamana dek kendine çok iyi bak.