ortaokulun başıydı. hoca bir şey icat edin diye bize ödev vermişti. tabi ben derûnumdan gelen mucitlik istidadımı hemen eve gidince ortaya çıkardım. "ne yapsam ne yapsam" diye bir müddet kafa yordum. O an kurşun kalemimle fikirlerimi kağıda döküp sürekli siliyordum. Sonra silgim bitti. tabi çoçuk aklım hemen aydınlandı. Bitmeyen silgi yapacaktım!
Hemen kolları sıvayıp bütün her şeyi tasarladım. insanlığın hizmetine sunacağım icadım şöyle olacaktı: orta büyüklükte bir silginin arkasında silgiye yapışık olan bir aynı büyüklükte bir geri dönüşüm aparatı olacak. Silgiyle sildikten sonra artanları o aparata atıp sonra tekrar silgi haline getireceğim. sonra fikrimi kağıtlarla birlikte hocaya verince. Hoca "bu çoçuktan bir halt olmayacak galiba" bakışları atmıştı Ki ben bu bakışların "bir halt olmayacak" manasını içimde yıllar süren akisler sonunda anladım. icadım yarıda kalmıştı. üzülmüştüm.