Fazıl Say'ın kamuoyuna yansıyan o cümlesini bilinçli ve bu kadar tepki yaratacağını bile bile söylediğini düşünmüyorum. Son dönemlerde A. Doğan ile R. Erdoğan arasındaki mali bir hizipleşmenin sonucu olarak ateş olmayan yerden duman çıkartma yarışının bir sonucu olarak görüyorum.
Fazıl Say ve temsil ettiği grup 40-50 bin kişilik Nişantaşı insanlığı.. Bunlar Türkiye'nin geri kalanından ve onların yaşadıkları acılardan habersizce ''neden halk operaya gelmiyor, ıyy pis yobazlar'' mantığıyla hareket eden, hatayı asla kendinde aramayan, halkı için hiçbirşey yapmayan, solculuğu askerin peşi sıra yürümek ve şarap içip seks yapmak zanneden garip bir güruh. Daha da garip olan rejimimizin bu insanlık formu üzerine inşa edilmiş olması. Çok daha garip olan K. Savaşı sırasında onbinler ölürken bunların dedelerinin Şehr-i Konstantiniyye'de keman kursu alıyor olması. Ayşe Kulin'in AyLin kitabını okuyanlar anımsayacaktır.
Velhasıl-ı kelam;
Burada mütedeyyin ve ortalama Türk kesiminin çok kültürel, gelişmiş ve bilimsel olduğu iddiasında bulunmayacağım. Ama bunların bu halde olmasından sorumlu olanın devlet olduğu görüşündeyim. Siz devletinizin ilk yıllarında Tarih kitaplarında bile insanların dinini küçümseyen söylemlerde bulunur, şapka takmıyor diye din adamlarını idam eder, otuz yıl boyunca yurtta Kur'an ve din eğitimini yasaklarsanız halk da senin okuluna gelmez, senin aydınlık dediğine iştirak etmez. Etmemelidir zati. Ama ne yazık ki aynı oranda cehalete de düşer. Çünkü çarklar sadece bu beyaz Türkler için döner!
