türk halkının koalisyon korkusu

entry1 galeri
    1.
  1. büyük oranda haklı ama zaman zaman paranoya haline gelebilen korkudur.

    gerçekten de türkiye'de koalisyon hükümetleri genelde halka güven vermeyen, siyasi krizlerle ya da ekonomik krizle sonlanan ve ülkenin geleceğine çok olumlu katkılar yapamayan hükümetler olageldiler.

    ancak yine de geçmişte yaşanan bu tecrübelerden yola çıkarak koalisyon demek kriz demektir tarzında peşin hükümlere kapılmamak ve yaşanan ekonomik/siyasi krizleri tamamen koalisyon hükümetlerine bağlamamak gerekir. çünkü gelişmiş parlamenter sistemlerin çoğunda koalisyonlar siyasi hayatın bir parçası olduğu gibi bu ülkelerde görülen uzlaşımcı siyaset kültürü hem bir taraftan demokratik kazanımları artırmakta hem de ülkenin daha geniş kesiminin etkin bir şekilde katılabildiği bir yönetim tarzı oluşturmakta. bu durum da ülkelerin hem sosyal hem ekonomik gelişimine olumlu katkılar sağlayabiliyor.

    bizde koalisyon hükümetlerinin felaket getirmesinin asıl sebebi ise siyasi kültürümüzün uzlaşımcı değil çatışmacı olması. bütün siyasi programını rakip siyasi partileri ve hareketleri bastırmak ya da sürklase etmek üzerine kurmuş olan siyasi partiler ve farklı siyasi görüşlerle uzlaşmaya, hele hele koalisyon oluşturmaya pek sıcak bakmayan destekçi kitleler, bu siyasi partilerin birbirleriyle ittifak kurabilmelerini zorlaştırmakta ve onları birbirleriyle bir tür zero-sum game * * içerisine sokuyor. böyle bir durumda koalisyon oluşturulduğunda koalisyonun parçası olan partiler, bütün siyasi hamlelerinde koalisyon hükümetinin sıhhatini tesis etmekten çok, kendi partilerinin istikbalini ve ileride tek başına iktidar olabilme ihtimalini düşünerek hareket ediyorlar. bunun en güzel örneği chp-milli selamet partisi koalisyonu. (bkz: 37 nci hükümet) bu koalisyon döneminde başarıyla sonuçlanan kıbrıs harekatı sonrası her iki parti lideri ecevit ve erbakan, bu askeri zaferi siyasi zafere çevirme planları yaptılar ve bunun neticesinde de 37. hükümet, ömrünü 10 ayda tamamladı.

    peki uzlaşmacı siyasetin hakim olduğu ülkelerde nasıl oluyor? öncelikle şunu belirtmek gerekir ki koalisyon hükümetleri sadece türkiyede siyasi krizlere sebep olmuyor. ancak yine de koalisyon hükümetlerine bizden çok daha alışık ülkeler var. örneğin kıta avrupasında bu duruma sıklıkla rastlanabiliyor. burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şu, bu ülkelerde siyasi partilerin tüm siyasi başarıları tek başlarına iktidara gelmelerine endekslenmiyor. onun yerine güç paylaşımı esas alınıyor. siyasi partiler bizdekinden daha köklüler ve parti içi demokrasi bizdekinden çok daha fazla. bu durumda, siyasette çok hızlı ve ani dönüşümler olmuyor. şu açıdan avantajlı oluyor bu durum, hiç bir siyasi parti kolay kolay oylarını yüzde 3-5 gibi bir rakamdan yüzde 20lere çıkarma hayali kurmuyor. bizdeki gibi her seçim zamanı mantar gibi yeni partiler türemiyor. (türese bile çok fazla şansı olmuyor, genelde de parodi partiler oluyor bunlar) siyasi partiler politik spektrumda dengeli olarak dağılıyorlar. merkez sağ, radikal sağ, merkez sol, radikal sol gibi... bunun neticesinde de politik anlamda daha bilinçli ve kararlı seçmenler oluşturuyorlar. örneğin yunanistandaki ekonomik kriz sonrası, uzun süredir süregelen merkez koalisyonlar güç kaybettiler. bunun sonucunda da syriza gibi aslında radikal sola yakın görünen bir partiye olan destek arttı. çünkü insanlar konjonktürel sorunlara tepki olarak radikal sola yöneldiler. bunun sonucunda syriza 149 sandalye alırken hükümet kurabilmek için radikal sağ parti bağımsız yunanlar ile koalisyon kurdular.

    öte yandan bazı ufak çaplı partiler de daha çok ülke politikasına etki edebilmek üzerine kendilerini şekillendirebiliyorlar. bunun en güzel örneği, sanırım yeşillerdir. pek çok ülkede farklı ya da aynı isimlerle temsil edilen yeşiller, aslında tek başlarına iktidar olmayı hedefleyen partiler değiller genelde. fakat çevreci duyarlılıklarını merkeze alarak yaptıkları siyaset, onlara belli bir destekçi kitlesi sağlıyor. bunun neticesinde de mecliste ciddi bir sandalye sayısına ulaşmış ama tek başına hükümet kuramayan partiler için iyi bir partner olma seçeneği sunuyorlar. anlaşmak nispeten kolay oluyor, özellikle de sol iktidarlarla. temiz enerji, temiz çevre, hayvan haklarına saygı gösterilmesi vs gibi daha kolay bir şekilde uzlaşılabilecek konular masaya yatırılıyor ve neticede hem yeşiller bu isteklerini (aldıkları ufak oy oranlarına rağmen) hükümet ortağı olarak uygulama imkanı buluyorlar, hem de yeterli sandalyeye ulaşamamış büyük partiler daha stabil bir hükümet kurma şansı yakalıyorlar. halkın kazanımı ise gerek demokrasi anlamında, gerek hükümetin denetlenebilirliği ve etkin bir şekilde çalışması anlamında çok daha fazla oluyor. yani kısacası herkes kazanıyor.

    türkiyede hem gerçek anlamda bir demokrasi, hem de etkin yönetim istiyorsak, koalisyon fobimizi yenmemiz ve birbirimizle anlaşmayı öğrenmemiz gerekiyor. burası kesin.
    0 ...