aile denildiğinde teyze, amca, dayı, yenge gibi her türlü kan bağı olan insan gelse de akla, benim için sadece annem ve babam oldu. belki bir çoğunuzun aklına gelen de budur. bir de halamın kocası var, eniştem. memlekette ufak bi köyde balıkçılık yapan bi adam bu. tutar balığını, yapar mangalını, açar bir büyük. toplasan bu adamla 1 saat sohbet etmişiğimiz yoktur. uzaktan uzaktan sevdiğin insanlar vardır ya, yakınlık duyarsın öyle işte.
her neyse.
annem ve babam -kısaca ailem işte- her ne kadar ayrı da olsalar, bi şekilde yanımda olmaya çalıştılar.
biraz büyüyünce anlamaya başlıyorsun, hani şu '' eşşek sıpası '' modundan artık '' iş bul lan eşşek sıpası '' seviyesine geldiğinde. yoksa ben kim büyümek kim?
aileme hep bir borcum varmış gibi büyüdüm. yaptıkları, destekleri, verdikleri harçlık dahi hep cebimi yaktı. iyi bişey değil tabi. ilkokulda aldığın 500 bin lira para -o zamanın parasıyla çiftli ekmek alınırdı- nasıl bi insanın gücüne gider lan?
baba evden gidince, anne işe girmiş ayakların üstünde durmayı başarmış bi kadın. bu başarıya ulaşırken, elinde diplomasıyla az yer kovalamadı. akşam ayakları su toplamış halde gelmeler, yarım saat servise yürüyüp oradan servisle 1.5 saat daha yol yapması ne demek, bunların yanında çok şey anlatılır da uzatmanın anlamı yok. anneden öte nasıl bi yeri olduğunu nasıl anlatabilirim ki burada zaten.
babam.
ben daha ilk okuldayken gitmişti. ayda bir para bırakır, arkasına bakmadan giderdi. ne diyebilirsin ki o yaşta. hakkını yememek lazım, ne zaman bir şeye ihtiyacım olsa koştu. hoş, koşan parasıydı aslında da girmeyelim o mevzuya.
etrafa biraz bakınca, benim yaşadığım normal bi çocukluk.
çoluğunu çocuğunu siktir edenlerden tut neler görüyoruz.
benim borcum tüm bu çabalarına rağmen, benim hala bi sik olamamam.
o kadar iyi niyetle, efendi bi insan yetiştirsinler, bi kişinin ağzından kötü kelime getirmeyeyim aileme ama etrafımda kırılmadık kalp bırakmayayım. tuhaf. konu tabi ki kadınlar.
etrafında bir erkek olmayınca büyüyorken, bazen bilmiyorsun ne yapacağını. kendin keşfetmek zorunda kalıyorsun. bu küçük kaşif rolündeyken de kırıyorsun. ya da ben böyle bi tuhafım. kırmayan adam kırmıyor amk.
her boku anlatacak değilim, yediğim bokları kendime dahi dürüst şekilde açıp, kafamda ölçüp tartamıyorken buraya neden yazayım amk. her şeyi de özet geçtim mis gibi. edebiyatta nasıl kasılır ki bu başlıkta zaten.
kısacası layık olamadığım bi kurum bu aile. öyle bi ufak rahatlama yaşadım yazınca lan. geçer ama şimdi.