"insanı akıllı yapan tek şey nedir?" sorusu sorulsa verilebilecek ilk cevap "nefret" kelimesidir. ben demiyorum albert camus diyor.
güzel de diyor.
gayet haklıdır. insanlar karşıdaki insanların kendi kurdukları hayat kurgularında oynamasını istedikleri rollere girmesini isterler.
nitekim bu her zaman "beklentiler yaralar" aforizmasıyla aynı kefeye düşse bazen de "başkalarının hayatını yaşamak" metasına da düşer.
akıllı olmak, zeki olmak, delirmek ve dahi olmak...
hangisinde en çok nefretin payı vardır?
en çok albert einstein mı nefret etti yoksa nikola tesla mı?
niye nefret akıllı yapar insanı?
bir daha aynı hatayı yapmamamızı sağladığı için mi?
seviyorsun, bırakıyorsun ve nefret ediyorsun.
nefret ediyorsun, bırakıyorsun, tekrar birleşiyorsun ve seviyorsun.
nefret mi daha etkili sevgi mi?
sevginin sahtesi nefretin yalınlık hali midir?
diyalektik mantık "sadece sevgi ve nefret vardır. ya birini seversin ya da birinden nefret edersin" der çünkü aslında insan yığınının oturabildiği iki kavramın ta kendisidir.
acaba nefretin saf mutluluk ile alakası nedir?
samimi bir nefret ile samimiyetsiz bir sevgi arasındaki korelasyon pozitif midir negatif midir?
samimiyetsiz bir sevgi mi nefrete dönüşür yoksa samimi bir nefret mi sevgiye dönüşür?
insanoğlu soru sorar cevabını arar.
nitekim bilimin ve felsefenin geniş bir yelpazede tik tak yapmasının altında yatan şey soru sormaktır.
insanlar nefret hakkında ne düşünüyor?
sevgi nefret hakkında ne düşünüyor?
yani ben ne düşünüyorum?
yalnızlığın yüzde kaçı nefrettir?
hangi yalnızlık homojendir?
nefret'i doğuran nedir?
tatmin edilmeyen arzular mı beklentileri karşılamayan insanlar mı?
arzuyu tetikleyen insan mıdır yoksa karşıdaki insan mıdır?
bir kadın güzelse herkese güzel görünür mü?
bir kadın çirkinse herkese çirkin görünür mü?