GPO film ünitesi yazar H. G. Wells ve Graham Greene ya da besteci Benjmin Britten gibi sanatçılar ile iletişime geçti. Britten 1936 tarihli Night Mail filmi için soundtrack'ı besteledi, ki 1930'lu yılların en önemli ingiliz filmiydi. Bu film resim, ses, müzik ve şiirin bir araya getirildiği belgesel bir sanat olarak kabul edildi. Şair W.H. Auden iskoçya'ya giden Londra'nın posta trenleri üzerine bu film için bir metin yazmıştır.
bir çok film tarihçisi belgesel filmi Büyük Britanya'nın film tarihi üzerinde en önemli katkısı olarak görse de, belgesel film hareketinin rolü yıllar boyunca tartışmalıydı. Birçoğu politik bir bağlantının temel nüvelerinin dışavurumunu GPO'nun filminde sade bir işçinin kahramanlaştırılmasında görmüştür. Fakat Grierson kendi filmlerini politik olarak bir ifade aracı olarak hiçbir zaman kullanmadı, gerçekte o daha çok Büyük britanya'daki toplumsal sorunları görmezden gelmiştir ve böylece muhafazakar hükümetin çıkarlarına hizmet etmiştir. Bu nedenle, buradan çıkacak sonuç şudur ki, ikinci dünya savaşı zamanında GPO'nun film departmanı enformasyon bakanlığının güdümünde işgörmüştür.
ikinci Dünya savaşı zamanında ingiliz Sineması
ikinci dünya savaşının başlangıcı ingiliz film endüstrisi için sürdürülebilir değişiklikleri beraberinde getirdi. Savaşın ilk haftasında, tüm sinemalar saldırı korkusundna ötürü kapatıldı, fakat azar azar sinemalar tekrar açıldı. Hükümet halkın duyguları açısından sinemaya gitmenin anlamını biliyordu ve film stüdyolarının hangi temaları ele alması gerektiğini ve güvenlik nedeni ile hangilerinin bahsedilmemesi gerektiğini bu nedenle belirlemişlerdi. Bu kurallar stüdyoların çalışmalarını sınırlandırdı. buradan şu ortaya çıkan; hükümetin /devletin prodüksiyon merkezlerini zorunlu kılması ve film teknikerlerinin üçte kisinin askerlik hizmetini zorunlu kılmasıydı. Bu ise 1940'lı yılların başında yeni film endüstrisinin etkinleşmesini ve 1939 yılında çekilen film sayısının 103'den 1942 yılında sadece 46 filme düşmesini de beraberinde getirdi. Aynı zamanda bunun yapılması ile ingiliz sineması her şeyin ötesinde sinemaya giden sayısının savaş yıllarında sürekli arttığı bir popülarite kazanmış
hükümet ve devletin istek ve gerekliliklerinin doğrltusunda ilk ingiliz propaganda filmi Alexander Korda'nın çekimleri bir kaç hafta içinde tamamlanan " The Lion Has Wings" filmidir. Korda bunun için o zamana kadar ki en masraflı filmi olan ve 1940 yılında tamamlanan(Bağdat Hırsızı) üzerine olan çalışmasını kesmiştir, bundan sonra Korda Birleşik devletlere yerleşmiştir. Korda'nın yanında bir çok başka ingiliz kökenli sanatçı Birleşik devletlerde ikamet ettikleri için savaş yılları esnasında şiddetli biçimde eleştirilmişlerdir, fakat Londralı ingilizleri Hollywood'dan kendi ülkelerine en iyi şekilde hizmet edebileceklerini de teslim etmişlerdir[dabei wurde den Briten von Seiten Londons versichert, dass sie von Hollywood aus am besten ihrem Land dienen könnten].Böylece Alfred Hitchcock 1939 yılının sonunda kapaınş sahnesinde Almanların Londra'ya hava saldırısını bekledikleri "Foreign Correspondent" adındaki casus filmini çevirdi ve daha sonra Britanya devleti adına iki kısa filmde Fransız Resistance'si için çalıştı. Korda ve Victor Saville Holllywood'da Hamilton Woman veya The Mortal Storm gibi filmerin yapımcılığını üstlendi. ilk olarak Japonların Pearl Harbour'a baskınından sonra ilkin Hollywood resmi olarak savaş propagandasında rol aldı ve Mrs Miniver gibi çok sayoda Oskar kazanan filmler yaptı.
Korda'nın Hollywood'a yerleşmesi ile birlikte Stüdyoları kapanmasından herşeyden önce . Arthur Rank gibi girişimciler yararlandı, Rank bir kaç yıl içibde Rank Organisation'u ile bir imparatorluk inşa etti, ikinci dünya savaşının sonunda kurulmuş olan Hollywood stüdyoların herbirinden daha büyüktü. 1938 yılında Korda'dan Denham Stüdyolarını satın aldı, 1939 yılında bunu Elstree-Studyoları takip etti ve 1941'de Oscar Deutsch'un ölümünden sonra Büyük Britanya'nın en büyük üçüncü Kinoket(sinema gösterim yerleri)i, Odeon-Kinos'u, bununla birlikte Gaumont-British- und Gainsboroug prodüksiypn şirketlerini de satın aldı.Rank 1940'lı yıllarda birtakım genç film yapımcısını destekledi, onlara Independent Producers Ltd çatısı altında bağımsız çalışma olanağı sağladı.
ilk olarak Michael Powell ve Emeric Pressburger Rank'ın desteğinden yararlananlardı.Onlar 1942'den itibaren the Archers adı altında filmler yapmışlar ve senaryo, Yönetmenlik ve yapım için müteakip 15 yılda kendilerini göstermişlerdir. Archers şirketinin ilk filmi one of our aircraft is missing adındaki savaş filmiydi, fakat 1943'ün ilk çevrilen filmi life and death of Colonel Blimp Archers'ın şöhretine şöhret katmıştı. Temel olarak daha başka propaganda filmleri ortaya çıkarken, onur gibi erdeme ilişkin övgüler içeren ironik film, ingiliz ve alman subaylar arasındaki arkadaşlığın anlatıldığı ve üç savaştan artakalan, filmler gösterilmiştir.Life and death of colonel blimp filminde Blimp bir göçmen olarak Pressburger'in durumunu yansıtıyordu, böylece Canterbury Katedrali'nin mistisizmi ile savaşın gerçekliğinin birleştirildiği A Canterbury Tale Powell'in en kişisel filmi olarak kabul edilmektedir.
Başrolü 1938'de Ealing Studios'u devralmış olan ve bunun aracılığı ile savaş yılları boyunca Rank'ın en önemli ve bağımsız film prodüktörü olan, Michael Balkon almıştı.O erkenden savaş günlerinin realistik biçimde betimlenmesinin zorunluluğunu anlamıştı ve GPO film bölümünden Belgesel filmci Harry Watt ve Alberto Cavanti'den devralmıştıEaling'in savaş filmleri 1940'lı yılların başındaki toplumsal bir değişimi gösteriyordu, bu filmlerde orta ve altsınıfın üyesi hem askeri de sivil yaşamda saorumlulukları üzerlerinde alıyorlardı. Harry Watt'ın Nine Men ya da Charles Frend'in San Demetrio London'u gibi filmler eylem halindeki sade askerleri betimliyordu, o esnada lberto Cavalcanti'nin Went the Day Well? 1942 yılında küçük bir köyün Alman ajan tarafından bombalanması korkusunu tasvir ediyordu.
Öteki film stüdyoları Ealing'in prodüksiyon yöntemini takip etti. Böylece Gainsborough Pictures 1943 yılında Britanya'da kadının yeni rolü olarak emekçiliğinin ele alındığı Millions like Us filmini yayınladı. zamanın en önemli savaş draması Noël Coward ve onun eski arkadaşı David Lean'in birlikte ilk yönetmen denemeliği yaptığı film In Which We Serve idi. Bu başarıdan sonra[Coward 1943'de Oscar ı elde etmişti), Lean, Coward'ın başka senaryolarını(sonunda 1945 de duygu dolu draması olan Brief Encounter'ı) da filmleştirdi, O bu projeyi Arthur Rank'ın desteği(Önce senaryo yazarı daha sonra da yönetmen olan Ronald Neame ve prodüktör Antony Havelock-Allan'un katıldığı prodüksiyon firması Cineguild) ile bu projeyi gerçekleştirdi,
daha önce Jennings 1941'de The Heart of Britain ve Listen To Britain filmlerini çekmiştir. Deneysel bir film ise Jennings'in The Silent Village, bu filmde bir galli köyü olan Lidice'nin yok edilmesininin izi sürülür. Diğer belgesel filmler sınırdaki ingiliz başarısını kamuya gösteriyordu, tıpkı Roy Boulting'in El alamein'deki rommel'e karşı Montgomery'nin kuşatması üzerine olan 1943 tarihli Desert Victory filmi gibi. Savaşın sonuna doğru, Laurence Olivier'in ilk yönetmenlik denemesi ve o zamana kadar en pahalı ingiliz film olan Heinrich V.'i gibi patriotizmi destekleyen filmlerin sayısı artarak yükseldi. Anthony Asquith'in "The Road to Stars" gibi ya da savaştan sonra yayınlanan ilk Powell & Pressburger-Film olan A Matter of Life and Death ingiliz-amerikan ortaklığını vurgulamaktadır.
ikinci dünya savaşından hemen sonra ingiliz sineması zafer yürüyüşüne devam etti. politik optimizm, Clement Attlee'nin genel seçimlerde beklenmeyen zaferinden sonra yerel film endüstrisinin olumu bir gelişimini de vaad etti. ingiliz temaları ve ingiliz sinemasına olan talep devam etti, böylece 1946 yılında, satılan 1,6 milyar sinema bileti ile bugüne kadar kırılmayan bir rekordu. Arthur Rank ile ilk kez Hollywood'daki film istilacıları ile rekabete girişebilecek güçte ingiliz girişimciler oluştu, bundan dolayı haftalık Kinematograph Weekly Rank Ağustos 1945'de atlantik'in iki tarafında da merkezi bir figür olarak gösteriliyordu.
içeriksel olarak film stüdyoları savaştan sonra daha çok geleneksel ingiliz temalarına odaklanmışlardı. Olivier'in Heinrich V'inden sonra başka edebiyat uyarlaması filmler büyük bütçeler ile çekildi. Rank Gabriel Pascal ile birlikte Monumental bir film olan Caesar ve Cleopatra filmini George Bernard Shaw'ın aynı isimli piyesinden bir uyarlama olarak çekti. David Lean Great Expectations ve Oliver Twist ile Dickens'in iki klassiğini filmleştirdi. Olivier 1948'de Shekespeare uyarlaması olan Hamlet ve Henry V'i nin başarısı ile kendini aştı, bu film en iyi film Oscarı verilen ilk ingiliz filmiydi. Gainsborough Pictures melodramları ile basmakalaıp edebiyata yöneldi. Leslie Arliss'in "The Man in Grey"(1943)ü ile ve Anthony Asquith'in Fanny by Gaslight(1944)ı ile başlayarak, Gainsborough kadın karakterlerin olayların merkezinde rol aldığı tarihi filmler serisi çekti. stüdyo şefi Maurice Ostrer'in liderliğinde, Gainsborough-Melodramları ticari bir markaya dönüştü. Başrollerinde Margaret Lockwood ve James Mason ile birlikte "The Wicked Lady"filmi 1946 yılının en büyük kapalı gişe filmiydi ve 18 milyon'dan fazla seyircisi ile Britanya'da tüm zamanların en çok gidilen filmiydi. Lockwood ve Mason'un yanında Gainsborough-Melodramları yeni film starları olarak Phyllis Calvert ve Stewart Grangeri de yarattı.
Gainsborough'un tarihi filmleri daha çok kadın seyircilere hitap ediyordu ve dünya savaşının suç filmleri serisinin etkisi altında ortaya çıkmıştı, bu suç filmlerinden erkek seyirciler "Spivs(karaborsacı)" olarak bahsederlerdi, bu ismi ise Alberto Cavalcanti'nin They Made Me a Fugitive ismindeki kasvetli filminin başrol oyuncusu Karaborsadaki Cenovalı'dan ve John Boulting'in Graham Greenes'dan uyarlaması olan Thriller Brighton Rock(1947) filminden hareketle bu adı veriyorlardı. Carol Reed bir diğer Graham-Greene filmleri olan "Odd Man Out thrilleri ve Kleines Herz in Not ile ingiliz gangster filmlerindeki nevi şahsına münhasır noktaları da vurgulamıştır.
Hollywood'dan geri dönen Alexander Korda Greene ve Reed'i savaş sonrası Avrupası'nda yerleşmiş thrillerin geliştirilmesine teşvik etti. sonuç 1949'da vizyona giren thriller "Third Man" filmiydi, film 1999'da BFI tarafından 20.yüzyılın en iyi ingiliz filmi olarak seçilmiştir. Amerikan aktörler olan Orson Welles ve Joseph Cotten 'ın oynadığı film Kameraman Robert Krasker'ın emeklerinin Oscar ile ödüllendirildiği uluslararası bir başarıydı.
Krasker'in The third man ve Odd Man Out filmlerindeki Dışavurumcu kamera tekniği, savaş sonrası ingiliz sinemasında çok güçlü stilize filmlerin gelişimini temsil ediyordu. 1945 yılı gibi erken bir tarihte, Ealing'deki "Dead of night" adında sağlam bir realizm, Kara Romantizm ve Dışavurumculuğu birleştiren bir korku filmi çekildi.
fantastik suç filmlerinin yanında, Powell ve Pressburger'in renkli filmleri de dışavurumcu olarak karakterize edildi. Melodrama olan 1948'de Oscarla ödüllendirilen The Black Narcissus'un Himalayalarda çekilen sahnesi güçlü biçimde stilize edilmiştir. ingiliz sinemasının başarısı finansal bir kriz ile gölgelenmiştir. Attle Hükümeti'ni 1947 'de finansal kriz paniğe sürüklerken, maliye bakanı Hugh Dalton 7 ağustos 1947'de film festivali için şaşırtıcı bir biçimde ad-valorem vergi koydu. Hollywood stüdyoları ilk olarak beklenen gelirin yüzde 75'ini ingiliz devletine havale etmek durumundaydı. vergi ingiliz kamuoyunda hararetli bir tartışmayı tetikledi, Bogart or bacon sloganı altında ele alındı. The Motion Picture Export Association of America (MPEA) Britanya'da Ameirkan filmlerine acil ambargo uyguladı. ingiliz Hükümeti yeni filmlerin yapılması için bir destek programı ile cevap verdi. Fakat 6 ay sonra, vergi geri çekildiğinde ve MPEA ambargosunu sonlandırdığında, ingiliz sinema pazarı engellenmiş Amerika prodüksiyonları ile doldu taştı, ve böylece aniden ülke içinde yapılan filmlere olan talep düştü.
Bu durumun ingiliz film endüstrisi üzerinde dramatik bir etkisi oldu. ingiliz film pazarı durgunluğa girdi, şubat 1949'da 26 stüdyodan sadece yedisi çalışıyordu. Alexander Korda'nın British Lion'u sadece 1949'da kurulan National Film Finance Corporation'un mali yardım ile ayakta kalabilmişti. J. Arthur Rank iç pazardaki maddi kayıplardan sadece muzdarip olmadı, aynı zamanda birleşik devletlerdeki çalışma arkadaşını da kaybetti. 1949'un sonunda Rank organisation 16 milyon paund maddi kayıp bildirdi. Rank Gainsborough Pictures altındaki stüdyolarından bazılarını kapattı ve rasyonalizasyon önlemleri uyguladı, bu önlemler Rank-imparatorluğunun 1950'li yıllardaki gitgide çöküşüne engel olamadı.