ayetleri kendi kıt aklıyla yorumlamaya çalismak

entry38 galeri
    26.
  1. Öncelikle başlığa katılmadığımı söylemem gerek, burada benim savunduğum tamamen ilmi gerçeklere dayanıyor, kuran ilmini anlamayı sağlayacak yardımcı ilimleri az çok öğrenmemden kaynaklı.
    ayrıca, yobaz, ayet değiştiren, cemaatçi, ayet uyduran konumuna düşmemek için bu da son yazacağım entry bu konuya dair. ayet numaralarını koyuyorum ki isteyen araştırıp bulsun tamamını, ayetin öncesini ve sorasını da okusun diye, ama bir aklı evvel gelip ; "ayet değiştiriyor üstüme vebal kalmasn .s" diyorsa bu onun cehaletini gösterir ki internette bile aynı ayeti bulabilirsiniz fakat çeviri işlemi tek elde toplanmış değil, farkı kelimelerle tercüme her dile çevrilirken mümkündür..
    ve ne tarikatçıyım ne cemaatçiyim, buraya yazdığım şey de tarikat ya da cemaatçi kafa yapısıyla yazılmadı.

    bu konu ilk şuradan başladı dileyen tartışmayı okuyabilir (bkz: kurana göre mezhepler terkedilmelidir)

    gelelim kura'anı direkt okuyup anlama konusuna, efendim (bkz: vahhabilik) hareketini bilirsiniz, günümüzde arabistanının mezhepleşip vücut bulan halidir. Kur'an-ı kerimin evrensel yorumunu bir kenara bırakıp, tarihselci bakış açısıyla günümüzde dışarıdan nasıl göründüklerini sizler de çok iyi biliyorsunuz. sorsak bir çoğunuz arap düşmanısınızdır aslında. islamın ilk yayıldığı dönemdeki arılığı, yorumu yaşamak istemeleriyle bilinirler. Kitap ve sünnet dışında her şey bid'at kabilindedir. dini konularda insanların aklını kullanmalarına dair bir girişim, eylem söz konusu değildir. ayrıca itikad konusunda kelamcıların, helal ve haram konusundaki fakihlerin sözleri delil olamaz. bidat; sapıklık demektir.

    Bunlara göre aklın delil olması söz konusu değildir, kuran sünnet zahiri manası ile değerlendirilmelidir. ve öyle de anlaşılmalıdır.bu anlayış kapsamında taasup ve kısır görüşten kurtulamayıp kendi içlerine kapalı, çağın gereklerine cevap veremeyen bir mezhep konumuna düşmüş durumdalar. Buradaki çıkışınız bana bunu hatırlatıyor belirtmek de isterim.
    vahhabiliği istediğiniz her yerden okuyabilirsiniz. gugıl her şekilde önünüze serer zaten.

    girizgahtan sonra gelelim esas mevzuya,

    “Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan Kitabın anası (temeli) olan bir kısım âyetler muhkemdir; diğerleri ise müteşabihtir/benzeşenlerdir. Kalplerinde bir eğrilik/kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık te’vilini/yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun te’vilini Allah'tan başkası bilemez. ilimde râsih olanlar (derinleşenler) ise: ‘Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır’ derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşün(e)mez.” (3/Âl-i imrân, 7)

    Muhkem; Sağlam, anlamı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez anlamında,
    Zıddı olan müteşâbih ise; mânâsı kapalı, yorum isteyen kelimelerdir. Birbirine benzeyen birey ve cüzleri bulunan şeyler, kendisinde karışıklık ve iltibas bulunan şey; Kur'ân-ı Kerim'de mânâsı kapalı, birçok anlama gelebilen, tefsirinde güçlük çekilen âyet veya kelimelerdir. Bunlara müteşâbihât denir. Mânâsı kapalı olan lafızlar dört olup; hafî, müşkil, mücmel ve müteşâbih olmak üzere, az kapalıdan çok kapalıya doğru sıralanmışlardır. Müteşâbih; mânâsı kapalı olan, anlaşılması için akılca bir yol bulunmayan, Kitap ve Sünnet'te tefsirine rastlanılmayan ve anlamı Allah'a havâele edilen nass (âyet-hadis metni)dir.

    kuran ayetlerinden anlaşılması çok kolay olan ayetler bize yetmiyor mu? Kuran teviili yapmak ayette de geçtiği üzere fitne çıkarmak isteyenlerin yapacağı iş değil mi?

    islam hz peygamberin vefat etmesi ile kur'an yorumlamaları yüzünden çok savaş gördü, peygamberi vefatının ardından onlarca mezhep çıktı.

    kuran yaratılmış mıdır, yoksa yaratılmamış mıdır. bu konu islam dünyasında büyük çekişmelere sebep olmuş, pek çok alim yaratılmamıştır dediği için hapislere atılmış, kılıçtan geçirilmiştir. peki bu yaratılmış ya da yaratılmamıştır diyenlerin dayanağı ne? Kuran'ın yaratılmış olduğu allah'ın sıfatı mı yoksa fiili midir kavgası.Kuran mahluk mudur, allahın sözü müdür? bunda bile ne savaşlar verilmiş. Dileyen detaylarını mihne olaylarıadı altında okuyabilir zira buraya o olayı yazacak olursam, manas destanını geçecek.

    ikinci kan gövde götürten ayet yorumlama olayı;

    Kuran'ı kerimde "Ey iman edenler ve salih ameller işleyenler"
    diye hitap bol bol geçer.

    bu ayet pek çoğumuza göre açıktır, derinlemesine inmeye ne gerek var değil mi?
    ama iş öyle değil buyrun ayetin mezhepsel yorumları;
    mutezile mezhebine göre; iman ve salih amel aynıdır. iman eden amel de etmek zorundadır. yoksa kafirdir.
    vahhabiliğe göre; iman eden salih amel işlemek zorundadır yoksa kafirdir.
    haricilik (günümüzde kolları mevcut) iman edip salih amel işlemeyenler kafirdir kafası vurulabilir.
    bu tartışmalarda sora ehli sünnet son noktayı koymuş; iman ve salih amel ayrıdır. salih amel işlemeyen günahkardır. imanın gereğini yerine getirmesi lazımdır yapmıyorsa bu onu kafir etmez günahkar yapar. iman etmeyip amel etmek geçersizdir ancak, iman edip amel etmemek kişinin kendi sorumluluğundadır. onlara göre amel, imanın aslı için şart değilse de kemali için bir şart olarak görülmüş.

    fıkhi bir konuyla başka ayete geçelim;
    HAC SÛRESi
    (28) Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.

    burada kurban kesmekten bahsediliyor, hangi sure içinde "hac". başka surelerde de geçiyor.dileyen kurbanla ilgii ayetler yazıp google dan da araştırabilir. burada anlatmak istediğim şu;

    Fakihler kurban kesmenin hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptir.

    Ebu Hanife ve talebeleri her sene bir defa kurban kesmek vaciptir, demişlerdir, Kurban kesmenin vacip oluşuna dair delili Peygamberin (a.s.m) şu buyruğudur: "Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse, bizim namazgahımıza yaklaşmasın."

    Hanefîler der ki: Böyle bir tehdit ancak vacibin terki hakkında söz konusudur. Diğer taraftan kurban kesmek, "kurban günü" denilmek suretiyle kurban kesme vaktinin kendisine izafe edildiği Allah'a yaklaştırıcı bir ibadettir. Bunlar kurban kesmenin vacip olduğunu göstermektedir.

    Hanefierin dışında kalanlara göre vacip değil, müekked bir sünnettir.

    Kevser Suresi:

    1. Muhakkak Biz, sana Kevseri'i verdik.
    2. Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
    3. Doğrusu sana kin besleyendir soyu kesik olan!

    burada muhatap direkt hz peygamberdir, buradaki konu şuna benzerdir, hz peygamber 5 vakit namaz dışında, teheccüd ve duha namazını kılmak zorundadır. ancak teheccüd ve duha namazı müslümanlara farz değil sünnettir.

    Yıllardır evlerimizde "inananlar" olarak kurban kesiyoruz değil mi? peki bu hükmü nereden çıkardık? kuran da direkt kes diyor, öyleyse bu bir farzdır, ama hiçbir mezhep farz demiyor? o zaman ne yapacağız?
    bu durumu ancak yukarıdaki ayrıntıyı okursanız anlayabilirsiniz, bu peygambere farz, ve yaygın olan mezhebimizce bizim için "vacip"tir. başka mezheptenseniz, şafii gibi, o zaman sünnettir. nitekim bunlar itikadi konular değildir.
    dileyen farz ve vacip, sünnet arasındaki farkı araştırabilir.

    ---

    Şimdi bazıları çıkıp, eğer tanrı olsaydı bu kargaşanın olmasına izin vermezdi diyecek. irade meselesi canım benim. insan sadece rüzgar önündeki bir yaprak gibi değildir. kedi iradesi isteğince hareket eder, allah da yönelimi nereyeyse onun için istediği eylemi yaratır.
    mezheplerin hepsi iyi niyetli doğmadı. dileyen şia mezhebii araştırabilir. Mutezile mezhebi islam dünyasının ilk felsefik hareketi idi. daha önce de belirttiğim gibi,Kur'an da en çok geçen ayetlerden biri "düşünmez misiniz, akletmez misiniz" dir. din bir kere taklidi imanı uygun görmez, taasuba hiç yer vermez, islam dininde ruhbanlık da yoktur.

    Fitne çıkarmak isteyenlere karşı tepki olarak doğmuştur bazı mezhepler, ki bunlara ehli sünnet mezhepleri de dahil ediliyor.
    bakın peygamber ne demiş ;
    (Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.) [Tirmizi, ibni Mace]

    ha bazılarınız peygamberi putlaştırdı diyor buyrun o bizzat allahın görevlendirdiği ve kitabında yer verdiği şahsiyet tabii ki kurandan başka onun söylediklerine de itibar edeceğiz.

    nahl 44
    "Biz sana zikri indirdik, ta ki insanlara kendilerine ne indirildiğini açıklayasın"

    Ey örtünüp bürünen (Peygamber!), Kalk, artık uyar, Ve (O) senin Rabbin, öyleyse (O'nu) tekbir et (yücelt).
    MÜDDESiR: 1-2-3

    --

    emir ve yasaklar kurandan çıkarılır, kuranda yoksa fakihler kıyas yoluna baş vurur.

    buna da bir örnek verip kapatacağım;

    "Ey iman edenler! içki/(hamr), kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz."
    bakara 219

    Şeytan; içki/(hamr)ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah’ı anmaktan, namazdan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?”

    Maide, 90,91.

    hamr aklı örten uyuşturan şey anlamındadır. içki, şarap türevleri gibi akıl unsurunu ortadan kaldırıcı şeyleri ifade eden bir yasaklamadır. buradan hareketle günümüz dünyasında yeni yeni türeyen aklı uyuşturan maddelerin de yasak olduğunu kıyas yolu ile anlarsınız, çünkü kuranda bonzai, eroin geçmemektedir.

    bu içki yasaklama olayında, maide suresi 90,91 ayeti nazil olunca insanlar tarafıdan Rasulullah’a daha önce içki içip ölmüş kişilerin durumu sorulmuştu. Bunun üzerine şu ayet nazil olmuştu: “iman edip salih amel işleyenlere tattıkları şeylerde, üzerlerine bir günah yoktur.” (Maide: 5/93)
    Bu ayetin nüzul sebebini bilmeyen Osman b. Kudame b. Maz’un ve Amr b. Ma’dikerib, ayeti genel manada değerlendirerek, şarabın mübah olduğunu ileri sürdüler. Nüzul sebeplerini bilmemeleri onları işte bu yanlış anlaşılmaya götürmüştür.

    gelelim sonuç bölümüne,

    dileyen dilediğine inanabilir, dileyen dilediğini inkar edebilir, bu başlık altında savunduğum şey, kuranın anlaşılamayacağı konusu değildir. kuran ın yardımcı kaynaklarla anlaşılabileceği konusudur.

    nitekim sayın yazarlar, hepimiz açıp meal okuyoruz, meal denilen şey tercüme yanında tefsir de içeriyor, açıp bakarsanız meallere küçük küçük notlarla neden inmiş olduğu ne anlama geldiği dahi yazar.
    yani siz yapmakta olduğunuz bir eyleme karşı çıkıyorsunuz bunu belirtmek istiyorum. çünkü meal zaten bir insan ürünü, allahın kelamını tercüme etme çalışmasıdır.

    dinsiz insanları ikna edecek bir yazı değildir, bu sadece kuran ı anlama yöntemlerinde sorgu sual yöneltenlere yazılmış bir yazıdır.
    şayet vahhabi zihniyetini eleştiriyorsanız, kuranı kerimi hakiki anlamda anlamak için sebebi nüzulunu, nasih mensuh durumunu, müphemat, mücmel durumunu bilmeniz gerektiğini de bilin. bu insan aklına hakaret değildir, aksine kuran ın ilmi gerçekliğini bilip yorumlamaktır. körü körüne karşı çıkmak gerçekten cehalettendir, neden mi cahil diyorum, yazıyı okumadıysanız okuyunuz.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük