( soner yalçın ın oktay sinanoğlu nun hayatından kesitler anlatan bi yazı, okursanız farkındalığınız artar)
Prof. Dr. ilber Ortaylının, AKPnin Yeni Türkiye projesi için B.k kurarlar demesi günlerdir konuşuluyor. Yıllar önce benzer sözü, dünyada en tanınmış bilim insanlarımızdan biri etmişti: Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu!.. iki kere Nobele aday gösterilen, henüz 26 yaşında ABD Yale Üniversitesinde profesör olan, Türkiyede bilimin gelişmesi için mücadele vererek ODTÜ, Boğaziçi üniversiteleri ile TÜBiTAKın kuruluşlarında yer alan ve geçen hafta kaybettiğimiz Oktay Sinanoğlu bakın bu sözü kim için neden söyledi
Sanatçı Esin Afşar, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlunun kız kardeşiydi.
Ağabeyi Oktayın en yakın arkadaşlarından Şener Aral ile evliydi ve tek oğulları Aydıncan dayısına özenip kimya okumuş Boğaziçi Üniversitesini bitirmişti; ABDde master yapmak istiyordu.
Hikayeyi, Esin Afşarın Yaşamımdan Esintiler kitabından özetleyeyim:
ABDde Türk Einsteinı olarak tanınan ağabeyimin referans mektubu çok önemliydi. Telefon açıp, Aydıncan için referans mektubu yazmasını istedim. O sıralar Yıldız Üniversitesindeydi. Telefonda bu dileğimi söyleyince, Sen karışma, biz aramızda hallederiz dedi. Eşim de ben de mektubu yazacağına kesin gözüyle bakıyorduk
Oğlum, Yıldız Üniversitesine söylediği saatte gitti. Bir saat sonra geldi, yüzü öfkeden kıpkırmızı idi. Anlattıkları karşısında kulaklarıma inanamadım
Üniversitedeki odasına girdiğinde masasının çevresinde öğrenciler onun anlattıklarını dinlemekteymiş. Oğlum kapıyı vurup girdiğinde, hiç istifini bozmadan, onu görmezlikten gelerek konuşmasına devam etmiş. Neden sonra, Haa sen mi geldin. Amerikaya gitmek istiyorsun değil mi? B.k mu var Amerikada? Diyarbakıra gitsene demiş. Ertesi gün oğlumun odasına girdiğimde dayısının Time dergisindeki kapak olan çerçeveli resmini yerinde göremeyip ne olduğunu sorduğumda, çöpe attığını söyledi
Sonra ne oldu peki?..
Naylon modası
Oktay Sinanoğlu
Ankarada TED Yenişehir Lisesinde yatılı öğrenci.
1950li yıllar
Herkeste Amerikan malı merakı var; naylon kemer, naylon çorap
Amerikalı askerler eskilerinden ordu pazarı/bit pazarı kuruyor; malları kapışılıyordu.
Artık okulda öğretmenler arasında yabancılar vardı. Birdenbire öğretmenlere bir takım broşürler gelmeye başladı; milli davaların yerine, Birleşmiş Milletler/demokrasi gibi kavramlar moda yapılıyordu.
Oktay Sinanoğlu
Atatürkün öğrencilerinden Kurtuluş Savaşını niye yaptık? Biz sömürge olacağız diyordu sürekli
Arkadaşlarının aksine Amerikayı sevmiyor. Aklında tek bir fikir var; AÜ Fen Fakültesinde kimya okumak. Fakat . Tüm sınıfları okul birincisi olarak geçti. iki kız öğrenci ile birlikte Amerikaya gönderileceğini öğrendi.
Ne yapacaktı; Türkiyeyi bırakıp Amerikaya gitmeyi vatan hainliğine eş değerde görüyordu!
Ailesi ve okul baskı yapıyor; gideceksin!
Bir gün okul müdürünün odasına çağrıldı.
Türk Aynştaynı kitabında şöyle anlattı:
Gittim Mümtaz Tarhanın makamına. Büyük masada oturuyor, arkasında da Türk Bayrağı ve Atatürkün resmi var. Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. içimden yemin ettim, dedim ki:
Gideceğim ve kısmetse orada söz sahibi olacağım, ondan sonra gelip o namussuzluklarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerikanın kölesi olurum, oraya gidersem Amerikanın efendisi olur, buraya gelip onlarla da rahat mücadele ederim. Tamam dedim, gidiyorum.
Türk deha
ABDye gittiğinde 17 yaşında
Cebinde 20 dolar var; bir de annesinin cebinin içine diktiği beş liralık altın!
Columbia Missouri Üniversitesinde kimya mühendisliği öğrencisi oldu.
ilk girdiğim derste, ya bunları biliyoruz basit dedim. Beni 3. sınıfın dersine aldılar.
ilk haftasında araştırma yapmak istediğini söyledi. Dalga geçtiler. Ancak yaptığı çalışmaları görünce herkes şoke oldu.
Birkaç ayda 3 yıl atladı
En çok Nobeli alanlar o üniversiteden çıktığı için California Berkeleye geçti. Nobel ödüllü solcu Oppehheimer, Nobel ödüllü sağcı Edward Teller gibi dahiler ile çalıştı.
Öğrenci iken, okulun kimya fakültesi dekanı Kenneth S. Pitzera asistan oldu!
Berkeleyi birincilikle bitirdi. Adına, üniversiteye bronz plaket astılar.
Mühendislik bölümüyle meşhur MITden büyük burs geldi; master için bu üniversiteyi seçti. iki yıllık masterı yedi ayda bitirdi! Berkeleye döndü ve doktoraya başladı. Çalışmaları Proceedings of Royal Society gibi dünyanın önemli bilim dergilerinde yayınlandı.
Her başarısının ardından evine gelip yüksek sesle Dumlupınar Marşını söyledi:
Ey gelincik nedir tasan/ Sevgilinden ırak mısın/
Şehitlerin al kanından/ Yaratılmış bayrak mısın /
Nobel adayı
John Hopkinsden Washington Üniversitesine kadar her yerden davet aldı.
Yale Üniversitesini tercih etti.
DNAyı keşfeden Nobel ödüllü James Watson ve Francis Crick en yakın arkadaşları oldu.
Profesör oldu; New York Times, Time, Newsweek, Der Spigel gibi yayın organlarındaBilimin Harika Çocuğu başlığıyla haberler çıktı. 300 yıldır Batıda ilk kez bu kadar genç yaşta biri profesör olmuştu; 26 yaşındaydı
Profesör oldum, biraz keyfime bakayım yok; hiçbir gevşeme yok. Bilakis daha çok hızlandım.
Harward Üniversitesinde ders veriyordu arada; Avrupadan da davetler geliyordu.
Kimi zaman yaptığı teorileri meslektaşlarına çaldırdı. Anladı ki, bilim dünyasında tek başınaydı. Sonraki buluşlarını notere gidip kaydettirdi.
Kimyaya ilk kez matematiği soktu! Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörü oldu. J. Mathematical Chemistry adlı bilim dergisinin çıkmasına neden oldu.
Beş büyük kuramı vardı:
- Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı (1961)
- Çözgeniter kuramı (1964)
- Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı (1974)
- Mikrotermodinamik (1981)
- Değerlik kabuğu etkileşim kuramı (1983)
iki kez Nobele aday gösterildi. Çok fazla evrak istedikleri için gerekli belgeleri toplayıp göndermedi! Japonyaya gidiyoruz, ya şu Nobeli alsana artık; Hindistana gidiyoruz, Nobeli almanı bekliyoruz. Türkiyede de halktan böyle diyenler oldu. Asyada birkaç millet, Ya senin canın istemiyorsa bizim için al dedi. Ne bileyim, Nobel ne demek? insanın bu cihanda yapıp yapmadıkları yalnız Nobelle mi ölçülür?
Hayatı boyunca çok ödüller aldı ve hiçbirini pek umursamadı Nobeli hep siyasi buldu; buna uygun davranmayı, konuşmayı hiç kabul etmedi
Dönüş yılı
Bilim dünyasına çok değerli bilim adamları yetiştirdi. Ama
Aklı Türkiyedeydi
ODTÜ ile Boğaziçi üniversiteleri ile TÜBiTAKın kuruluşunda yer aldı.
Türk diline aşık bilim adamıydı; Türkçe eğitim yapılmazsa bilim olmaz diyordu. Türk okullarında yabancı dil egemenliğine karşı çıkıyordu.
Bir gün
ODTÜye konuşma yapmak için davet edildi. ingilizce konuşması beklenirken, konuşmasını Türkçe olarak yaptı. Rektör yanına gelerek burada Türkçe yasak, ingilizce konuş dedi. itiraz etti ve Türkçe anlatmaya devam etti.
Yaşamı boyunca Türkçe için, Türkiye bağımsızlığı için mücadele etti. Bu mücadeleyi vermeseydi, kuşkusuz dünyada ve Türkiyede el üstünde tutulurdu. Ve mutlaka Nobeli alırdı. Hiç geri adım atmadı.
1994te Türkiyeye döndü. Önüne her türlü engeller çıkarıldı ve bıktırıldı.
Yine de Öğrencilerine hep şu öğütleri verdi:
Türkiyenin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.
Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir
Dünyanın neresinde olursanız olun; kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih bilincini, binlerce yıllık gelenek ve inançlarınızı kaybetmeyin
Türkiyeyi yeniden Kuvay-ı Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır.
Oktay Sinanoğlu .
19 Nisan 2015te hayata gözlerini yumdu
Bu arada . Baştaki soruyu unutmadım
Esin Afşarın oğlu Aydıncan kendi çabalarıyla ABDye gitti. Florida Üniversitesinde beş yıl kaldı. Bir gün
Elinde kırmızı karanfil ile dayısı Oktay Sinanoğlunun kapısını çaldı; haklıydınız dedi ve Türkiyeye döndü
ATATÜRKÜN KONSOLOSUNUN OGLU
Oktay Sinanoğlu
italyanın Bari kentinde 25 Şubat 1935te doğdu.
Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu
Rumelili Türk ailesinden; Kavala ve Selanikte büyüdü. Ailesi tütün tüccarıydı.
Çok erken yaşta yazı yazmaya başladı. Kabiliyetliydi; 16 yaşında yayınladığı kitap dolayısıyla Selanikteki validen ödül kazandı.
Galatasarayda öğretmenlik yaparken Kurtuluş Savaşı başlayınca Anadoluya geçip Atatürk ile çalıştı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk, Başkonsolos olarak Bulgaristan/Sofyaya gönderdi. Bulgaristanda Türk nüfusu fazlaydı ve Nüzhet Haşimin asıl görevi onları örgütlemek, orada bağımsız Türk Devleti ilan etmelerini sağlamaktı. istanbulda Yücel adlı edebiyat dergisi çıkarmıştı. Sofyada Deliorman adında Türkçe gazete çıkardı. Bulgar Hükümeti durumu anlayınca Nüzhet Haşimi geri gönderdi.
Nüzhet Haşim bu kez Atatürk tarafından yine özel bir görevle italya/Bariye gönderildi. Çünkü Baride, Mussolininin, Türkiyeye yönelik bir radyosu Türkçe yayın yapıyordu. Mussolininin niyeti, Antalya civarını almaktı.
Atatürk, bunun farkındaydı ve neler olduğunu öğrenmesi için Nüzhet Haşim Beyi Bariye konsolos olarak göndermişti.
Nüzhet Haşim, Mussolininin faşist devlet sistemini inceleyip Ankaraya sürekli raporlar gönderdi. Sonradan o raporlar Faşizm ve Onun Devlet Sistemi adlı kitapta toplandı. Dünyada faşizmi devlet sistemi olarak inceleyen, araştıran belki de belli başlı kitaplardan biriydi bu.
italyada 12 yıl kaldılar
Oktay Sinanoğlu, 5.5 yaşına kadar italyada kaldı. italyanca ve Fransızca öğrendi.
Nüzhet Haşim, edebiyata tutkundu.
Türkçe olarak ilk Latin Edebiyatı Antolojisi kitabını çıkardı.
italyan Rönesans Edebiyatını inceledi, Grek ve Romen Mitolojisi isimli kitabı yayınladı.
Devlet Tiyatrosunda yıllarca oynanan italyan Goldoninin iki Efendinin Uşağı adlı tiyatro oyununu çevirdi. Çoğu kitapları 1930larda, 1940larda yayınlanan Nüzhet Haşim Sinanoğlu, Dantenin Divina Komedia (ilahi Komedya) kitabını ilk çeviren kişiydi. italyanca, Latince ve Fransızca biliyordu.
1941de 43 yaşında kalp krizinden vefat etti
Oktay Sinanoğlunun annesi Rüveyde Hanım, Karacabey Ailesindendi
Karacabey, Selçuk Ahilerden beri Türk soyu bir aileydi ve Ankaranın yerlisiydi.
Fransızların Jean dArc Okulundan mezundu. Fransızcası ve italyancası sayesinde Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlamıştı. Türkiyenin ilk kadın gazetecilerindi. Basın Şeref kartı sahibiydi; bir dönem Akşam Gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Çeviriler yaptı.
Oktay Sinanoğlu ile Esin Afşar sadece iki kardeş değildi.
Babalarının ilk evliliğinden üç ağabeyleri vardı:
Prof. Dr. Samim Sinanoğlu, Prof. Dr. Suat Sinanoğlu ve Avrupa Konseyinde uzun yıllar görev yapmış olan Aydın Sinanoğlu
Beş kardeşten hiçbiri bugün hayatta değil
Hepsi aydınlık bir Türkiye için mücadele etti