darılmaca gücenmece olmayacaksa sırf beyin jimnastiği olsun diye cevaplamak istediğim sorulardır.
1- tanrının olmadığı bir evrende mi, arzularımızın bizi tanrıya yöneltmesini beklersiniz? yoksa tanrının olduğu bir evrende mi? , 2- ahlakı temellendiremeden nasıl ahlaklı oluyorsunuz?(ahlaklı olamazsınız demiyorum, ahlak tanımınız olamaz.. diyorum.), 3- eğer bu düzenin arkasında bilinçli bir yaratıcı yoksa, evrende varolan hassas ayarları nasıl açıklarsınız? 4- neyse bu kadar yeter, daha birsürü çelişkiniz var. ancak sizin bu soruların cevabını vemeniz yeterli.. * ki vermeniz imkansız.
cevap: tanrının varlığından bağımsız olarak insanların sırf cennet isteği ve cehennem korkusu üzerine kurgulanmış zoraki ahlaklarının varlığından rahatsızım ve saygı duymakla birlikte bunu dayatan hiçbir sisteme inanılmasını istemem.
ahlak konusuna gelince bu sosyolojik bir olaydır, bundan birkaç bin yıl önce hayvanları boğazlayıp canlı, kanlı yemek gayet ahlaki ve insancıl bir olayken bugünün koşullarında hiç kimsenin tasvip etmeyeceği, insanlık dışı bir olaydır. yani kısaca anlatacak olursak ahlak anlayışı statik bir olgu değildir ve sürekli evrilir. bu yüzden mutlak sınırları olamaz ve yine bu yüzden inançsızlık ahlaklı olmanın önüne geçmeyeceği gibi dönemin getirdiği insani ve ahlaki olgulara da daha kolay adapte olur.
evrende hassas ayar vs. denmiş ama evrende böyle bir ayar yoktur, aksine başlı başına bir karmaşa hakimdir. sürekli çarpışan galaksiler, gezegenleri yutan kara delikler gibi.
fizik kuralları konusuna gelince de şöyle düşünebiliriz;
evrenin belli sınırları vardır ve bu sınırlar içerisinde belli kurallar. bu kurallar olmasaydı evren dediğimiz şey de olmazdı. peki bir de şöyle düşünelim, bilim adamları hala bu sınırların ötesinde başka evrenlerin de olup olmadığını tartışırken aynı evrendeki milyarlarca galaksi ve onun içerisinde bulunan belki katrilyonlarca gezegen gibi evrenin ötesine geçtiğimizde de milyarlarca evrenle karşılaşırsak? belki de bu evrenlerin bir çoğu bu kurallar oluşmadığı ve bu tesadüfler gerçekleşmediği için oluşmadan yok olmuş olacaktır, ya da yaşadığımız evrenden daha intizamlı binlerce evren bulabileceğizdir.
aynı şekilde kumsaldaki kum tanesi kadar olduğumuz evreni, sadece bizim yaşadığımız ve bizim kurallarımızın geçerli olduğu bir dünya zannetmek de çocukçadır. en basitinden bebek naifliği ile düşünmektir.
2- evrenin ezelden var olduğunu öne sürüyordunuz. "bing bang" teoremiyle bu teziniz elinizde patladığında göt olmadınız mı?
cevap: ezel diye bir şey yoktur varsa da ölçülemez. zaman dediğin şey madde ile var olur ve madde yoksa zaman da yoktur. güneşin balçığa battığı ve dünyanın etrafında döndüğü ile ilgili ayetleri de hatırlatmak isterim bilim adamı arkadaşa.
3- demek istediğim neden ateistler zeki olurken dindarlar zekasız ?
cevap: zeka insanlara random verilen bir özelliktir, din ise seçimdir. bunları birbirleri ile ilişkilendirmek saçmadır. ilişkilendiren de maldır inancından bağımsız olarak.