"Aile kavramının içinde gelen başka bir sorun da ev işlerinin kız çocuklarına zorunlu bir görevmiş gibi öğretilmesi ve zorlanması; babalarına, dedelerine, abilerine hizmet etmenin bir görev olarak aşılanması. Yapmadıklarında kınanmaları veya evde kalmakla tehdit edilmeleri de cabası.Evi temizlemek, yemek yapmak, bulaşıkları yıkamak ve dağınıkları toplamak kadına adanmış bir görev olarak bakılmaktadır. Gerçek şu ki, bu eylemler aynı çatı altında yaşayan ve bu çatı altındaki alanları ortak kullanan her bireyin görevidir. Yani yemekten kalkarken tabağını alıp makineye atmak veya yıkayıp kaldırmak ne kadar zor olabilir? Ya da arada eve süpürge tutmak? Veya gömleğini ütülemek? Yahut kendi dağınıklığını toplamak? Hayatı boyunca sırtını bir kadına dayamayı normal gören erkekler sonunda yalnız kaldıklarında başlarının çaresine bakamıyorlar. Hayatı boyunca önüne hazır yemek konmuş, annesi tarafından arkası toplanmış adamlar kadınların yaşamlarında söz söyleme hakkı görüyor kendinde. Kendini kadınlardan üstün görüyor. Çünkü annesi doğduğundan beri onun arkasından koşuyor. Ona da öyle aşılanmış çünkü erkeğine hizmet et. Biraz büyümeye başladığında oynasın diye kız çocuklarının eline oyuncak ütüler, yemek takımları, bebekler tutuşturularak daha o yaşlarda görevleri zihinlerine aşılanıyor..."