hayat bir kazanma ve akabinde ve kaybetmekten ibarettir. bir şeyler siz istemesenizse gider. kaybedilen aşk meşk falan filan değildir ha...
ask meşk falan filan sadece bir ayrintidir gercek hayatta. biten bitmiştir olan olmuştur fazla kafayi takmaya gerek yoktur. arabanin toripdosu catlasi diye motor yakmanin bir alemi var midir?
asinmiş lastikleriniz, catlamiş ve içleri kirlenmiş farlariniz ile seyrü sefer ederken bu hayat yolunda gidenlerken pek bir şey kalmaz. deli dolu genclik düsleri, planlar projeler ve hedefler.
genliğiniz geri gelmez, deli dolu enerjiniz sadece mekaniklesir. içinizde bir şeyler yok olmuştur. dolmaz siz istesiniz de...
fakat bunlara ragmen bir acabalar olur içinizde.
acaba tekrardan genc olabilecek miyim?
acaba kaybettiğim yok olmuş günlerim bumerang gibi tekrardan gelecek mi diye beklersiniz.
er ve er olmayan kişilerde bu hayal zorlayarak bir nebze gercek olur. andropoz dediğimiz ikinci baharda kişi ve kişiler tekrar genclesmeye calisir.
bir vahada suyu arayan kişinin gördüğü vaha serabina kosarlar bittabi hava ve kum alirlar.
tabiki hayat bu kadar trajedic değildir. bir gün bakarsiniz mendille ugurladiğiniz mechule giden gemi düdük öttürerek gelir.
olur ya nuhun gemisi gibi ömrü hayatiniz kaybettiğiniz hersey içindedir.
mesela dedik gercek hayatta böyle seyler olmaz. keşke olsa da desek bile...
ama tahayyul etmek...
işte o ayri mesele amigo...
tahayyul etmeden kişi yasayamaz...
zati tahayyulsuz bir hayatin ne anlami kalir ki?
ona hayat mi denir?
sadece vergi iadesi doldurmak denir ve benim mümtaz bürokrat devletim bile o eziyeti kaldirdi nihayetinde.
ne bileyim işte tatli tatli sabah sabah sacmaliyoruz...