aynı şeyleri yapmasaydım keşke; libidinal pişmanlık baki kalarak 20. yüzyılın şiddeti 21. yüzyılında şiddeti olacak. iletişim kurduğumuz her yapı, yazılmış software yazılımları gibi, makine dünya ile temas kurduğunda, nevrotik sıçramalar, belirlenmiş parametrelerle şiddet (toplumsal davranışlar) cezası ve müsaması sosyal hayatın (bu kurgunun) terapisi seslice.
makine
sanayi devriminden önce makine (insan) 4-5 saat çalışırdı. şimdi 1 gün için bayılana kadar. yıllar için ölene kadar.
bando yok
sadece makine
aranıyor: iş tanımı
aranıyor, arandı, bulundu, iş tanımı şöyleydi: gece kulübünde banttan playback şarkı söylemek, kulübün tulavetlerini temizlemek, elektrik faturasını ödemeliyim. suyu açtırmam gerek, ilizyonistler tarafından kesilmek, yok olmak, bilimum ekzantrik işlere dahi olmak, suyun faturasınıda ödemedim yoksa kesilecek ödemeliyim, eve yiyecek bir şeyler almalıyım, bu akşam 1-2 kişi ile birlikte olmalıyım, "hadi sahneye, şarkı söyle." "yeter artık ama ölmek üzereyim!" yere yığılan kadını (makineyi) taşıyan insanlar, üretim bandının bir diğer görevlileri, ayılıp-bayılanları taşımakla sorumlu görevliler. bu bir bant kaydıdır!
1 bando yok. 1 bant kaydı var. bugün de işe gideceğiz. playback zamanı bayılana kadar çalışacağız. ama yorgun görünmemeye ya da umurumuzda olmuyor gibi davranacağız. güçlü görüneceğiz ya da hiç yoktan ayakta duracağız, fizyolojik irademizin sonucu: psikolojimiz, ya farmokolojiye ya da şiddete yönelecek!
david lynch, mulholland drive filmi ile makine çağının şizofrenik toplumunu betimler. makine toplumunun rüyasını yani kabuslarını filme çeker. bir rüya nasıl filme çekilebilinir ki? işte bunu david lynch yapıyor. o yüzden bir çok popüler bilgiyle kuşatılan insanlar tarafından mulholland drive, mistik bir film olarak atfedilir.
lynch'in temel refleksi bu makine çağında bireyin içine yuvarlandığı derin uçurumu onun bilinçaltına inerek, fikirlerini bir tez halinde sinemasında göstermesidir. diğer filmleri gibi mulholland drive filmi de onun defolu karakterleri ikiye bölünmüş, yaşadığı gerçeklerle idealleri ya da umutları arasına sıkışıp kalmış karakterlerdir. düşledikleriyle içinde kayboldukları rutin hayat sürekli çelişmekte, katlanılması zor bu travma da gittikçe bir kabusa dönüşmektedir. birey, sorunlarını ne içsel olarak ne de çevresine makul bir biçimde dışa vurarak çözebilmektedir. bunun sonucunda kapana kısılmakta, travmasını şiddete başvurarak çözmektedir. nasıl ve niçin gerçekleştirilmiş olursa olsun lynch'in sinemasındaki şiddet, onu anlamamızı sağlayan anahtar bir kavramdır. onun filmlerinde şiddete yönelen bireylerin mutlaka makul birer nedenleri vardır. lynch'in dünyasındaki karakterler: seçme şansını yitiren, arzularının nesnesini bulamayan, şiddetin uçurumunda tek tek kaybolan bireylerdir.
lynch sinemasının şiddet dışındaki bir diğer kripto anahtarı yalnızlıktır ve aslında bu iki anahtar bir diğer kapıyı açar. kapılar o kadar çoktur ki sonunda döngü oluşturup iç içe geçer. örneğin birey, ağır bir travma sonrası çöl gibi yapayalnız kalır ve şiddete başvurur. ya da şiddete başvurduktan sonra yine yapayalnız kalır. lanet bir döngüdür bu. umudun, iyimserliğin olmadığı bir karabasandır gerisi. bu kötü rüyanın ötesi, dünya gezegeninde gösterimde olan stratejik bir senaryoya sahip ne zaman biteceği bilinmeyen, ulusal açlığa dayanan, ulusal çıkarcı bir devletin saldırganlığına dayanan medeniyet şiddeti her gün bir film, bir fotoğraf ve müzik ve bir şaka olarak izlenip, dinleniliyor..
ideolojik bir sistem eleştirisidir bu film. 21.yüzyılın üretim zincirinde insan artık bir playback'dir. playback de icra edilen şarkı ise silencio'dur. yani sessizliktir. insan artık sesini kaybetmiştir..
makine çağı artık bir karabasandır. hep bu karabasan uyanıklılığında yaşayacağız. artık bir bando yok, sadece bir ses kaydı var. ezberini yapmış güdümlülerle donatılmış makineler var ve bant kayıtlarını çoktan hazırladılar..