bir amaç ve açıklama peşinde koşmaktan yoruldum.
inatla, her dakika, bütün olanları düşünüp hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya çalışmaktan çok sıkıldım.
iç güdülerime güvenmekten vaz geçtim.
iyi olmaya çalışmanın çok da bir işe yaramadığını fark ettim.
çok büyük anlamlar yüklenilen bütün kavramların gün geldiğinde anlamını yitirdiğini anladım. insanların erdem saydığı yere göğe sığdıramadığı bütün o boş şeyler... hadi bana onları anlatın şimdi. onlardan bahsedip kendinizi güvende hissedin.
bazı sorulara bulduğumu sandığım cevaplar, kısa bir süre sonra aksini ispat edecek hiçbir şey gerçekleşmemiş olmasına rağmen bir bakmışım kendiliğinden yanlış cevap oluvermiş. bana bunu açıklayın.
ben daha büyük bir şeyin parçası olduğuma inanmak isterdim. büyük, üstün bir gücün inancını içimde hissedebilmek isterdim. belki o zaman yaşamın boş olmadığına inanmam kolaylaşırdı. ya da çabaya değecek gerçek, elle tutulur bir amacım olsaydı o da işimi görürdü.
geçen zaman ya da değiştirilen mekan neyi değiştirir bilmiyorum ama şunu anladım hayata verdiklerinle hayattan aldıkların arasında doğru orantı aramayacaksın. çünkü hayat böyle bir şey değil. bir şeyi ne kadar iyi ya da kötü yaptığının çok da bir önemi yok gibi. ne yaparsan yap, kendini çok takdir etmeyeceksin. ya da kendine çok büyük haksızlık da etmeyeceksin.
kendini çok fazla önemsemeyeceksin. öyle yaşayacaksın. sonuçta hiçbirimiz vazgeçilmez insanlar değiliz.
iyimser olayım diyorum ama her zaman işlemiyor iyimserlik. bir arkadaşımın da dediği gibi, yer yüzünde öleceğini bile bile yaşayan tek canlılar bizleriz. ne kadar iyimser olabiliriz ki?