ruknettin in kalbi için kehanetler

entry7 galeri video1
    2.
  1. okurken insanı nefessiz bırakan, her harfini zihnime kazımak istediğim kemal sayar şiiri.

    belki de dünya tarihinde yazılmış en güzel metinlerden biri.

    I

    rüknettin’in aynalarda ağladığı kadar var.

    bir mevsimin kıyısından tutarsan rüknettin
    kurak ovalara yağmurlar yağar,
    ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
    kalbin şiir olup vadilerini sular.
    senin de vadilerin vardır rüknettin!
    kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini
    kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
    niyedir, aynalarda azalır sesin.

    II

    doktorum
    ben bu kalbimi sarınır örtünürüm
    kış gecelerinde o nu yakar ısınırım
    üşürsem helak olacağımdan korkarım.

    doktorum
    gayya kuyusuna inmek istemem
    bana bir ip uzat, yağmurlar istemem
    aynaları kırarım,suretimi istemem
    mevsimler dönedursun, bu dünyayı istemem
    ben allah’ı isterim.

    III

    ben hep aynalardan geçerim doktor
    aynalar benden geçer.
    Araf’tan bir sepet sarkıtırım aşağı,
    doluşur içine narin böcekler
    yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler
    üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı
    ben hep aynalardan geçerim doktor!

    günahları için ağlayan kim varsa
    kanatlarıyla okşar onu melekler.

    IV

    hep böyle midir
    kalbin hep böyle yavaş mıdır rüknettin
    aynalar sana bir savaş mıdır rüknettin
    yarin dudaklarından trenler geçer de
    kalbinin istasyonunda durmaz mı
    sen hiç satrançta yenilmez misin
    atına binip hep gider misin
    bilmez misin, atından ayrı düşen bir vezir
    zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
    ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
    bir sen mi kalırsın bu rüyada rüknettin
    herhalde hep böyledir
    bu dünya sevenlere bir tuzaktır rüknettin.

    V

    buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik
    konuşmayı unuttuyduk hâl diliyle söylediydik
    dua okuduyduk, yağmur dilediydik
    kalbinizi kuşatmaya geldiydik.

    hoşgeldiniz. buyrun, işte kalbim.
    adımı unuttuğum zamanlarda rüknettinim
    gövdesi ihlâl edilmiş bir yetimim.
    şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim.

    VI

    benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
    yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
    benim kalbim gövdesi ıslahevlerine
    çakılı bir kuştur
    uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
    kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
    tıkanır, ölür metropollerde
    ardından attar okunur.

    VII

    bir çiçeği uyandırmak için mi
    söner bu ateşgâhlar
    kaldırmak için mi yeraltını
    o derin uykusundan
    kurur bu göl
    ne var ve ne oluyor
    neden türkü söylüyor fesleğenler
    uzakta biri mi göründü
    biri incil okurken düşüp bayıldı mı
    bir rüya mı gördü yalnız keşişler

    ne oldu?

    VIII

    adım rüknettin, tanışıyor olmalıyız
    bir çay ocağında ya da bir merdiven başında
    sunmuş olmalıyım kalbimi size
    bakın! demiş olmalıyım henüz avladım onu
    iğvanın zehrini boşalttığı kuyularda.
    yalnız günah parlar zifiri karanlıkta

    ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur
    bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda
    ay gibi ışıdığında bir aşk
    bir mevsim yönünü şaşırdığında.
    hayret etmiş olmalısınız, kalbim
    hezarfen misali havalanınca.

    IX

    korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi
    üzerek başlayacağım
    çabuk büyüyen bir çocuk gibi ceplerimin
    nerede olduğunu unutacağım önce
    ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine.
    sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım
    unutacağım hangi şehirde durursam yâr beni karşılar
    nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar.
    gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı
    terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.

    alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak
    ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet
    gönüllü mağlupları olacak hayatın doktor
    ‘yarından korkan adam’ rüknettin böyle söyler.

    X

    siz doktor yazabilir misiniz bir gülü yeniden
    alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
    kabaran yağmuru yeraltına
    ve bir aşkı ayrılığa
    yakıştırabilir misiniz doktor

    kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan
    kuşlarla konuşabilir
    ve trampetimi geri verebilir misiniz bana?

    XI

    ah kalbin moğolları! size verecek ne kaldı
    bir kitap olup yandı da o
    külünden zehir kaldı
    bir hayal olup uçtu da
    gökte melekler bağırdı:
    ‘eve dön! eve dön!’
    döndüm ki şehrin ağrıları üstüme kaldı
    bulvara uzanmış diskotek kızları
    o melul orospular
    süpermarketler, bankalar
    /toplu insan mezarları/
    üstüme kaldı.
    size ne denir ey kalbin istilâcıları
    barbar denir, ‘bir hayal yıkan’ denir
    alın onu da götürün, bir kalbim kaldı.

    XII

    bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı
    cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı.
    elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı
    bir mevsimin ortasında kalakaldıydım
    bakkaldan manavdan değil,
    cenevizden geliyordum doktor
    o kızın saçlarından geliyordum
    yitirilmiş bir mahkemeden
    galiba kalbimden geliyordum.

    XIII

    o ayaklarını değdirdiğin deniz rüknettin,
    yani yarın
    o ıssız ve derin ülkesi yavrukurtların
    içli kızların kederine ilişkin o hakikat
    gün gelir, seni açıklarında boğar
    ve haykırır ardından
    terkedip geldikleri sulara
    hiç ağ vurmamış balıklar;
    eve dön! eve dön!
    dönersin aklında hüthüt kuşları kalır
    ardında sevmeyen ve sevilmeyen bir adam kalır
    ve rüknettin, senin kalbinden, her akşam
    utangaç çocuklar yeryüzüne dağılır.

    XIV

    güvercinler nasıl taşırsa ömrünü
    öyle taşırsın sır misali kalbini
    tabipler o yardan el çekerse
    aynalar sırrına agâh olur rüknettin
    ne bir halvet olur sana bu dünya
    ne tutuşan gövdene bir gölge
    suskun balıkların dilini çözen rüya
    gün gelir sana mihrâb olur rüknettin.

    XV

    bir güle boyun eğdiren nedir
    o aşk değilse
    nedir kalbe çıkartılan
    tutuklama emri
    aşk değilse
    ah, o sığınaklardan
    yitikleri toplayan
    ve düşlere vuran gemi
    nedir aşk değilse
    size kendimden bahsediyorum doktor
    ‘biraz yağmur kimseyi incitmez’.

    XVI

    iyi ruhların arasında dolaşan
    bir gölgeden sözediyorum
    acıdan çatlamış kalbi
    soğuğa dayanıklı kılan
    bir bilgiden
    terkedilmiş şizofrenleri
    kendine çeken vadiden
    keşişlerin hüznünden
    ve bir aşk yüzünden
    ayları karıştıran kişinin
    tababeti ruhiyyesinden

    size kendimden bahsediyorum doktor
    ben kar yağarken ıslanmam.

    XVII

    benim öbür adım rüzgâr
    uğradığım orman
    değdiğim kalp uğuldar.
    de ki gayb seferinde kaybolmuşum
    yola haritasız çıkanların
    yıldızları ve münhâl yüzleri okuyan
    şarkısını unutmuşum
    sönmüş taşıdığım ateşle beraber
    yaz günleri, uğruna okul kundakladığım âyinler.

    de ki bulunur elbet
    iyi bir hâl üzre kaybolan kişi.

    meğer anka değil bîgâneymişim
    kalbim kendine varmadıkça
    bitmezmiş yolum, dîvâneymişim
    uyardı melekler rüknettinmişim
    uyandım bir namaz yürür önümde.

    benim de buharım tüterdi doktor
    bir zaman, aşktan bahsedilince.

    XVIII

    eve annesiz dönen çocukların
    diline musallat olan
    ve hazin bir ırmağın
    geçerken ışıttığı kentlerin
    diline musallat olan
    akşamları baharın
    ıslattığı mezarın
    diline musallat olan

    bu dünyayı severken
    kalbine ağrılar saplanan kişiye
    düşlerin kimyasından
    şifalı otlar çıkaran

    ben bir ilâhi söylüyorum doktor
    ay vakti, dantel kızların
    diline musallat olan

    XIX

    şimdi gitsek
    bir yerde güneş kalır mı
    biz yokken gülleri sulayacak
    bir yağmur içeri girer mi

    bak yanaşıyor rüknettin
    hayalin bize vadettiği gemi
    ömrümüzden bir yaz demir alıyor
    içine toplayarak
    vadiler arasında sıkışmış
    son mümini
    tütünle dişlerine
    âhir zamanı çizen
    son şizofreni
    ve köyünden dönerken
    zikri kendine yoldaş edinen
    son havâriyi
    su yükseliyor

    iyi ki gemideyiz rüknettin
    iyi ki senin öbür adın rüzgâr
    iyi ki mevsimden mevsime bir yol
    yani inanan bir kalbin var.

    XX

    gözlerini kapat, rüknettin
    hissedeceksin bak
    geyiklerin ağlayarak dolaştığı
    bir vadiden sana kuşlar uçacak
    ve serin denizlerin; kara yelkenlerin
    tebdil-i kıyafet gezdikleri ormandan
    sana tiner çeken
    çocuklar uçacak
    ve bir sabah namazından
    atayurtlarına dönerken
    yolda uyuyakalan meleklerim
    duasından sana sevda
    tüten şiirler uçacak.

    doktorum, uçan insandır aslında
    kalp denen ırmak
    arayıp denizini bulunca
    yağmurla karşılaşmamış bir şehre
    âniden kar yağınca
    dönüp dolaşıp da ruh
    rahmet vadisine varınca
    uçan insandır aslında.

    o halde hamdolsun
    hamdolsun cenneti ve cehennemi
    bize bir karşılık kılana
    rüknettin ve doktoru konuşturana
    kalpleri buluşturana
    güneşi ve ayı
    aşkı ve acıyı
    hamdolsun kavuşturana.
    1 ...