Bir kız varmış bir zamanlar. Sevmeyi de sevilmeyi de çok iyi bilirmiş. Aşk filmlerine ağlar, şiirler ruhunu sararmış. Bir gün diğer yarısı gelecek diye beklermiş. Derken gelmiş diğer yarısı. ilk görüşte anlamış onun yarısı olduğunu. Tutkuyla bağlanmış çok sevmiş. Çocuğun ağzının içine bakarmış. Sevgililer günü yaklasiyormus. Kız sevgilisine çakmak almış. Çocuğun her yaktığı sigarada yanmak için. Çocuk gelmiş masaya oturmuş. Çok yabanciymis kıza. Kız farketmiş. Sormuş. Çocuk ayrılmak istemiş. Kizin tüm dünyası tüm aşk şarkıları filmleri şiirleri kafasına yıkılmış. Ayrılmışlar. Ama kız unutamqmis hiç. Aradan biraz zaman geçtikten sonra dayanamamış aramış. Bulusmuslar. Çocuğun parmağında alyans varmış. Nisanlandim demiş. Kız bir daha yıkılmış. Kız bir daha kimseye guvenememis. Sevmemiş. Korkmuş cani yanar diye. Taş olmuş kalbi. Yıllar geçmiş gene karşılaşmışlar. Ama kız bu sefer korkudan yaklasmamis. Uzun yıllar sonra bir haber çıkmış. O aşkın şarkısını yazan sanatçı ölmüş. Kız anmış içinden çocuğu. iyi olsun allahım demiş dua etmiş. Sonra bir bakmış o. Fotografimi begenmis. Bir bakayim hayati de durumda demis kiz.Kucağındaki oğlu mu? Aaa kizi da var. Ne mutlu görünüyor. Demiş dualarım olmuş. Kız adamın mutluluguyla mutlu olmuş. Dünyadaki tek dayanağı çocuğuna sarılmış kız. Ve yemin etmiş. Oğlunu aşkını kaybetmeyecek kadar kuvvetli yetiştirmeye yemin etmiş.
Hikayede iki kadın iki adam 3 çocuk olmak zorunda mıydı? Mutlu bitemez miydi? ikimiz ve bizim çocuklarımız olamaz mıydı?