öyle mutsuz olmak ki yağmur yağdırmak

entry3 galeri
    1.
  1. bir mutsuzluk derecelendirmesi. mutsuzluk seviyesinin kıyaslaması.
    insanların mutsuzluğunun doğal olayları değiştirebileceği gerçeği. bilinç altı gücü.

    ben bu seviyeyi kendimce yazıcam, kızlar, siz de okuyun, yoksa kocaya vericem sizi. okuyun ulan ayılar.
    mükemmel bir salı günü, okulda çıkan olaylar dolayısıyla dersim sınavım yok. saat öğlen bir, penceremde kuş sesleri.
    ama uyandırdığına şikayetçi değilim. adı da var zaten, tanıyorum yani, süleyman. bir ayağında iki tane parmağı var.
    ya da bi' güvercine parmak değil de ne deniyorsa işte. evde bayat ekmek fazlalığı olduğu için attım ya bir kere balkona
    ıslatıp ekmekleri, o günden beri camımda serseri, her karnı acıktığında. her geldiğinde de boş dönmüyor hergele. akşamdan
    kalma pilav, ıslak ekmek ne bileyim ne varsa işte evde. bi' şeyler hatırlatıyor bana bu güvercin.

    hava nasıl güzel, camıma vurup kaba etiğimi pişiren güneş, çık diyor dışarıya gez, dolaş, arkadaşlarınla buluş.
    yoksa yakıcam poponu böyle. kalktım önce bi' napsam diye düşündüm, evde de kimse yok. bizimkiler erken saatte derse gitmişler.
    geldikleri gibi de odalarına çekilip uyuyacaklar daha sonra. bi' kahve yaptım, sigarayla günlük ritüelini yerine getirdim.
    balkona çıktım cıvıl cıvıl dışarısı. ama o kadar uzun süre unutmuşum ki bu havayı, bu duyguyu. n'apcağımı bilemedim
    çok uzun bi' süre. sonra döndüm, dedim ki: iyi ki galatasaraylıyım !
    yok o bu değildi, dedim ki: haydi gidiyoruz !

    bi' duşa girdim, nasıl pisim ama. soyundukça kendimden utandım. temizlendim, giyindim. çok yakışıklıyım ama,
    gökhan türkmen'i andıran sakallarım, yemyeşil gözlerim. nasıl beğeniyorum kendimi. mutlu gibiyim anlıcağın.
    parfümü de sıkıp attım kendimi hemen dışarıya, haydi gidiyoruz. yolda birilerini ararım, buluşuruz, birer bira içilir.
    ne bileyim işte plansız yapmak istedim sanırım bi' günümü.

    fakat kimi ararsam arayayım hep bi' engel çıktı. abi ordayım, abi böyleyim. "yaa canım daha sonra yapseaak ?" ay götüm.
    hafiften şevkim kırılsa da "kendim gezerim ulan, kuşlar, çiçekler" dedim kendi kendime.
    başladım yürümeye, ne kadar park bahçe varsa gezmeyi düşündüm.
    köpeğimi düşündüm, o parklarda bir iki köpek görürüm de severim, vakit geçiririm dedim. köpeğimi hatırlarım biraz.
    hatırlamak diyince tabi içki geldi aklıma, sonra otururum bi' yere iki duble rakıyı
    boca ederim mideme iki parça da peynir yanına dedim. gözümü parlattı bu plan, mükemmeldi.

    ne olduysa o ara başladı işte. daha içmeden, içerken ne düşüneceğimi, kim bilir neleri hatırlayacağımı düşündüm.
    eski sevgilim en başta, ölen köpeğim, aylardır görmediğim ailem. bunlar olacaktı tabi düşüneceklerim. üzüldüm,
    biraz mutsuzlaştım. ama "olsun be" dedim. sonuçta "içkinin, rakının fıtratında var bu", diyerek hafif hüzünlü yürümeye
    koyuldum. içime oturan bu kara bulut saniyesinde kafamın üstünde belirdi. lanet olasıca yağmur, rüzgar. bi' anda bastırdı.
    değil en yakın parka gitmek, eve dönmek bile zor görünüyodu ıslanmadan. kaldırımlarda gölleşmiş su birikintilerine
    basmamaya çalışarak evime döndüm tabi. az önce mutluluktan havalara uçan adamın şu dakikada tek mutluluğu,
    o su birikintilerine basmamak olmuştu. o an düşündüm bunu. o kadar mutsuzdum ki aslında, yağmur benim üzerime
    yağdı sadece. çünkü eve gelip kurulandığımda durmuştu yağmur.

    lanet olasıca bi' kurgu gibi değil mi ? değil işte.

    6 ...