böyle bi' yazıya nasıl bir başlık açacağımı inanın bilemedim açıkçası. ama anlatmaya çalışacağım şey,
bir insanın inandığı bir "şey" uğruna ne tür saçmalıklar yapabileceğidir. bu yapılan saçmalıkların, neye ve kime göre
saçma olacağı tartışmasıdır. ayrıca "şey" diyerek belirttiğim nesne, kimse veya olayların açılımıdır.
içimde game of thrones' un 5. bölümünü aylarca beklemem gerekeceği gerçeğinin
yarattığı mükemmel bi' hüzünle başlıyorum yazmaya, okuyun ulan ayılar.
"şey"i , din olarak alalım ilk önce elimize. asırlarca "din" uğruna/yüzünden/sebebiyle insanlar ritüeller kullanmıştır.
örnek gerekirse günümüzde çoğumuzun "saçmalık" olarak baktığı tapmak, tapınmak. put. evrenin oluşumuyla başlayalım işe.
eski yunanda insanlar akıllarının ermediği "şey"i, özellikle doğal olayları, tanrıların hareketi olarak adlandırmışlar.
örneğin deprem, volkan gibi olaylar, tanrıların kızgınlığını anlatmış onlara. rastgele tanrılara inanmışlar.
savaş tanrısı, aşk, deniz, akıl tanrısı gibi gibi. fakat toplumun zeka seviyesi arttıkça inanç sistemi de değişmiş.
artık koftiden rastgele tanrılara inanmıyorlarmış, sorguladıklarından değil. hangi tanrıya ihtiyaçları varsa ona inanmışlar.
kıtlık mı var ülkede, gelsin bereket tanrısı gibi.
bazıları çikolatadan putlar yapmış, ona tapmış. bu çikolata abi istediklerini yapmayınca bi' güzel yemişler yağız delikanlıyı.
bunlar mesela benim görüşümde saçmalığın daniskası olarak durur, fakat onları anlamak lazım, o zaman, o şartlar, o olanaklar.
günümüze gelelim, nerden biliyoruz, nasıl emin oluyoruz mesela, bundan 100 yıl sonra, kitapları, allah'ı çürütecek bir
devrin başlangıcını yaşamayacağımızı ?
sonra bakıp bu yıllara ileriki neslin, "allah diye bi' şey yaratmışlar, sırf düzen kötü gidiyo, zina, hırsızlık vesaire kol geziyo diye,
sonra ona inanmışlar, "saçmalamışlar". " demeyeceklerini, nerden biliyoruz ?
işte burda başlıyo işin "inandığı şey uğruna saçmalaması" kısmı. inanmak, inanç eşittir bağlanmak benim gözümde.
karşılıksız. ne mutlu varsa inanabilen, saygı duymak isterim. gel gelelim bu konularda saçmalayamıyorum, yada inanamıyorum,
ne bileyim.
"şey"i aşk olarak elimize alalım bu sefer. bi' insan çok sever mesela birini. önceden a kişisidir bu adam, ne bileyim,
denize girmeyi sevmez, yürümeyi sevmez mesela adam. ama karşısındaki insana o kadar bağlanmıştır ki artık o kişinin yapmayı
sevdiği şeyleri de sever. "o"na inanır. b kişisi oluverir.
karşısındaki insanı tanımadan önce yapmaya kalksa; utanacağı, komik bulacağı şeyleri, gözü kırpmadan yapabilir artık mesela.
artık onun için onlar "saçmalık" değildir. ne bileyim işte, aynı kelimeyi aynı anda söylediğinde "cips" der karşısındaki,
saatlerce dahi adını söylemezse kimse, çıt çıkarmaz konuşmaz adam.
yine "insanın inandığı şey uğruna saçmalaması"na geliyoruz bu durumda. ama artık "samçalama" kısmı gerçekten;
-kime göre , neye göre ? mantığına dönüşüyor.
"şey"i para olarak alalım bu sefer. ama bunu uzun uzadıya anlatamam ne yazık ki. çünkü bunun neye ve kime göre
değişebilceğini savunamam. para için yapılan saçmalık, saçmalıktır. bir bahanesi yoktur bunun.
örnek olarak da türk televizyonlarındaki sabah programlarını, evlendirme programlarının sunucularını, ne bileyim işte,
ajdar' ı, mustafa topaloğlu'nu, nurellayı gösterebiliriz.
ne derece "saçmaladım", ne derece kendimi anlatabildim bilmiyorum. bu da benim inandığım şeyler,
benim inancımın temel taşları belki de. ve uğruna bu kadar belki daha bile çok saçmalayabilirim.