Bu tam olarak bir itiraf olmamakla beraber aslına bakılırsa kendimle dertleşmek için yazacağım yazıdır
4 Mart Çarşamba günü... Eskişehir'de güneş bulutların arkasından gülümsüyor bizlere fakat yine de bir soğukluk var şehirde. O gün de, 4 arkadaş olarak birlikte geçirdiğimiz son 3 hafta gibi kabus olarak başlıyordu işte, öyle ya da böyle, bir şekilde başlıyordu. 3'ümüz çoktan kalkmış kahvaltı ediyorduk. Hasta olduğunu bildiğimiz Emre hala yatıyordu, bir mahsuru yoktu zaten. Bırakalım yatsındı. Biz kahvaltıları bitirdik, Caner ve ben okullarımıza gidiyoruz. Caner geçerken beni de atıyor okuluma.
Okulum sıradan bir lise, ne iyi ne kötü. ilk 4 dersi atlatıyorum bir şekilde. Aklım bir karış havada eve dönmek istiyorum. Emre'nin yanına dönmek ona 6 sene boyunca söyleyemediklerimi söylemek istiyorum, sarılmak, ağlamak, bağırmak istiyorum onunla birlikte.
Öğle arası 2. sigaramı yakarken birden bir telefon geliyor. Arayan Batuhan. Hayırdır inşallah diyerek açıyorum telefonu. Alo diyorum, biraz geçtikten sonra cevap geliyor. Alo diyor. Tekrar susuyoruz, konuşmak istemiyoruz. Emre diyor Batuhan, Emre... O an anlıyorum ne olduğunu. Hayat 17 yaşındaki arkadaşımı benden almıştı. Kapatıyorum telefonumu, gözümden yaşlar damlarken uzaklara dalıyorum. 17 yaşındaki arkadaşımı hayat benden mide kanseri denen illetle almıştı. inanması çok güç, fakat bir o kadar gerçekti.
Mide kanseri bu kadar erken yaşta çıkmasının ihtimali oldukça düşüktür bundan dolayı bu haberi bana verdiklerinde ben dalga geçiyorlar, kötü bir şaka yapıyorlar sanmıştım. Keşke kötü bir şaka olsa...