işte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. işte bu, en büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır
Nisa 13/14
"işte bunlar Allah'ın sınırlarıdır" şeklinde çevrilen ifadenin Arapçası "Tilke hududu(A)llah". Yani çeviride bir hata/kasıt yok. Hudut kelimesi Türkçe'ye de geçmiş bir kelimedir. Sınır kelimesinin ise ne anlama geldiği herkesçe malum. Aşılmaması gereken bir nokta, bir çit, bir değer Yani bu oranlar sadece birer sınır ve asıl olan bu sınır değerlerini aşmadan onlara yaklaşmak Dolayısıyla bu oranların mutlak olduğunu iddia etmenin hiçbir temeli yok
Şimdi sorun şu: Yukarıdaki ayetlerde geçen emir kelimesiyle aşağıdaki ayetlerde geçen sınır kelimesi birbiriyle nasıl bağdaşır? Aslında yanıt çok basit: Allahın emri olan şey bu sınırlara riayet etmek! Bu sınırlara riayet etmek ise onları aşmamak ve onlara mümkün olduğunca yaklaşmak ile olur. Yani emrin ne olduğunu anlamak için önce aşağıdaki ayetlere bakmak ve sonra dönüp emri buna göre değerlendirmek gerekiyor. Kısacası Allahın emri olan şey mirasçılar arasında ayrım yapmayarak verilen oranları birer sınır olarak alıp bunlara uymak! (Ama sonuçta bunların sınır olduğunu unutmamak şartıyla!)
Bu sınır olgusunun bu şekilde ifade edilmesinin de bazı sebepleri var: Örneğin 2den fazla kadın ise 2/3 olarak verilen oran, en fazla 2/3 ya da 2/3e kadar olarak verilebilir ve böylece bunun bir üst limit olduğu açıkça ortaya konabilirdi. Ancak bu durumda neler olacağını tahmin etmek güç değil. Bu tarz bir ifadeden istifade eden birileri mirasçı 3 kıza 2/3 oranında pay vermek yerine 1/10 ya da belki hiç pay vermeyebilirdi. Dolayısıyla Nisa/11 ve 12de en fazla 2/3 ya da 2/3e kadar tarzında ifadelerin kullanılmaması anlamlıdır.
O halde asıl olan bu oranlara mümkün olduğunca uymaya ve yaklaşmaya (!) çalışmaktır. Ancak sonuçta bunlar bir sınırdır. Yani mutlak oranlar değildir. Matematikteki limit kavramının buna çok benzer olduğunu bilenler bilirler. Bilmeyenler bilenlerden sorsun öğrensin!
Ne ilginçtir ki mirasla ilgili ayetler bize bu oranların mutlak olmadığı çıkarımını yaptırabilecek şekilde devam ediyor. Tabii bir inkârcıyı bu bile ikna etmeye yetmez. O bunu kelime oyunu olarak görecektir. Kuranın bu çıkarımı yapabilmemize imkân vermesini ise ya hiç değerlendirmeyecek ya da sadece şans olarak değerlendirecektir. Bunun farkındayız. Ama önemli olan bizim aklımızın huzur bulması.