bilip bilmemek mümkün müdür emin değilim ancak kişinin zaman zaman -iradesi el verirse tabii- kendini sorgulaması gerekir. çünkü aşk-hoşlantı-saplantı eşiklerinin kişiyi götüreceği noktalar çok başkadır.
hoşlanırsın, hoş vakit geçirirsin, üzgün olduğunda yanında istersin. sonra bir takım negatif yönleri sana batmaya başlar, duygu yoğunluğunda bir azalma hissedersin ve artık görüşmek istemediğini anlarsın.
aşık olursun, hoş vakit geçirirsin, asla yapmam dediğin şeyleri severek yapar hale gelirsin, sana inanılmaz bir mutluluk veriyordur. ancak hep onun mutluluğunu da göz önünde bulundurursun. örneğin, onunla sevişmek hoşuna gidiyordur, o an dünyanın en mutlu insanı oluyorsundur ama o şu an bunu yapmak istemiyorum dediğinde, kendi mutluluğunu erteleyebiliyorsundur.-örnekler çok daha farklılaştırılabilir elbette-
ancak bu bir saplantıysa, olay artık bir ilişki arayışından ya çıkmıştır, ya da çıkmak üzeredir. onunla mutlu olup olmayacağını bile bilmezsin. belki tanımıyorsundur bile doğru düzgün. onun kahvaltıda ne yemekten hoşlandığını bile bilmeden, onunla evlenip her sabah lahvaltı yapmanın hayalini kurarsın. artık senin hayattan zevk aldığın şeyler, gelecekte kendini görmek istediğin hayatın çerçevesi yoktur. çerçevenin içinde sadece sen ve onun fotoğrafı vardır, gerisi belirsizdir. genelde bu duygu, hisseden kişinin karakterine göre ya kişinin kendisine ya da saplantı duyduğu kişiye zararlar verir. büyük ya da küçük, bir ilişki yaşansın ya da platonik kalınsın bu durum şaşmaz.