şems i tebrizi

entry314 galeri video1
    18.
  1. sırlar sultanı
    hak aşkı dendi mi üstüne yok
    bir ateş bir kor
    zor tanımıyor
    zorluk bilmiyor
    gerçeğe ulaşma konusunda.
    bir adı şems-i perende,
    uçan şems.
    aşk ikliminde
    sevda kürsüsünde
    ben de varım diyen herkesin peşinde
    herkesin ayakları dibinde.
    ama kalp'le hâlisi
    gerçekle sahteyi
    bir bakışta anlıyor
    bir soruyla çözüyor
    yer bilmiyor, makam tanımıyor
    âşık ve hayran
    daha diyor
    daha var mı
    aşk göklerinde kanat çırpan?
    gidiyor... buluyor... dinliyor...
    ve şöyle yakınıyor sahte şeyhlerden
    daha dün anasının karnından çıkmış
    bugün allahlık taslıyor."
    ama şimdi hedefi başka:
    aşka sultan,
    sevdâya rehber,
    gönüller sultânı mevlânâ hedef.
    gel gelelim
    onun da denenip sınanması gerek.
    yıl
    bin iki yüz kırk dört
    ekimin yirmi üçü
    cumartesi
    öğle sonrası.
    altun aba medresesi önüne pusu kurmuş
    avını bekleyen bir doğan gibi
    ezel âşığını bekliyor şems.
    yıl
    bin iki yüz kırk dört
    ekimin yirmi üçü
    cumartesi
    öğle sonrası
    görünüyor mevlânâ
    ak bir katıra binmiş
    çevresi sevgi yumağı
    câhil, bilgin, genç, ihtiyâr
    tek yürek olmuş
    onu izliyor.
    kararlı adımlarla yürüyor şems
    selam sabah demeden
    kavrayıp katırın dizginlerini
    gözleri gözlerinde
    iki şimşek, iki kor
    soruyor:
    ey madde ve mânâ çarşısının sarrafı
    bir müşkülüm var
    cevap isterim.
    bayezit mi büyük
    muhammed mustafa mı?...
    nasıl bir soruydu bu
    nasıl bir tuzak?
    ak bir çatışmayı görür gibiydi mevlânâ.
    gene de tek cümleyle cevaplıyor soruyu
    elbette muhammed büyük
    evet ama
    muhammed her yakarışında
    biz seni gereği gibi bilemedik
    diye niyâz ediyor
    oysa bayezit
    ben kendimi yüceltir, överim ki
    cübbemin içinde
    allah'dan başka varlık yok, diyor.
    menem ol hazreti allah
    göründüm suretâ insan.
    nasıl bir hesap bu, cevap isterim.
    derin bir sessizlik oldu
    sanki kıyamet günü gelip çatmıştı
    hani bir kelebek uçsa
    kanat sesi duyulacak
    soluklar tutulmuş
    kulaklar verilecek cevabı bekliyor.
    gülümseyerek cevaplıyor mevlânâ
    yüzünde güller.
    bayezit bir mertebeye varınca
    kendini tanrı gördü
    oysa muhammed
    günde yetmiş bin mertebe aşıyor
    vardığı her yücelikte tövbe ediyor
    biz seni gereği gibi bilemedik diyerek
    yüceliyor yüceliyordu.
    işte beklediği cevap
    sırlar sultanı şems'in
    bir yangın düşüyor gönlüne
    yanıyor,
    kavruluyor
    kıvranıyor güçlü bedeni.
    ağzı kan köpük
    düşüyor katırının ayakları dibine
    mollayı rûm'un
    yıl
    bin iki yüz kırk dört
    aylardan ekim
    ekimin yirmi üçü
    işte bu yere
    iki denizin kavuştuğu yer
    "marecel bahreyn" diyor gönül erbâbı
    iki denizin kavuşması.
    6 ...