phantom of the opera

entry65 galeri video5
    54.
  1. hikayesinde bir kadın için mücadele eden iki erkeği görürsünüz. seyrederken siz de kendi seçiminizi yaparsınız ama kimi seçerseniz seçin bir ikilem yaşarsınız. bu müthiş oyun şimdi 8 nisan - 17 mayıs tarihleri arasında istanbul'da zorlu center'da sahnelenecek ve oradaki bazı şanslı insanlar da bu sanat eserini izleme şansına sahip olacaklar.

    fransız yazar gaston leroux'un le gaulois gazetesinde 1909 - 1910 yılları arasında tefrikalar halinde çıkan eseri, daha sonra 1910 yılında roman olarak basıldı. andrew lloyd webber'in müzikalinden önce de birçok uyarlamaya kaynaklık etmişti. sinema uyarlamalarında lon chaney'nin hayaleti canlandırdığı 1925 versiyonu ve başkarakter christine'in sonunda beklenmedik bir seçim yaptığı 1943 verisyonu özellikle ön plana çıkanlardan. sahneye uyarlanması 1986'da andrew lloyd weber uyarlamasıyla gerçekleşti.webber de zaten ilk olarak bu iki filmden ilham almak istemiş, ancak beklediği randımanı alamamıştı. ancak paris'te, artık basılmayan "le fantome de l'opera"nın orjinal bir kopyasını bulup okuduğunda kafasında fikir şekillenmiş. "aradığım romantizm bu" demiş ama aradığı romantizmi leroux'un romanında en azından 50'sinde olan hayalet'in yaşında 20 yıl kadar indirime giderek sağlamayı tercih etmiş. istanbul'da sahnelenecek olan müzikalde christine rolünde emilie lynn, raoul rolünde anthony downing var. ekibin en deneyimli oyuncusu ise phantom'u oynayan brad little... 1996 yılından beri belli aralıklarla 2500'e yakın hayaleti canlandırmış.

    müzikalde şimdiye kadar yani 25 yılda 40 ülkede ve 110 şehirde 65 bin kez sahnelendi. yaklaşık 80 milyon kişi bu oyunu izledi. mart'a kadar broadway'de 11 binden fazla sahnelenerek rakibi chicago'ya fark attı.

    albüm sayısı 40 milyonu aştı. 50'den fazla tiyatro ve müzikal ödülünü kaptı. gösteride 130 kişilik bir ekip görev alıyor. dekorun ağırlığı 160 tona yakın tutuyor. meşhur avizenin ağırlığı 1 ton ve tamamı kristal. üzerinde 6 bin boncuk var. turne versiyonu ise daha hafif ve ergonomik. 500 kilo. 22 kez değişen sahnede 281 mum, 250 kilo kuru buz, 10 sis makinesi kullanılıyor.

    "the phantom of the opera"nın müziğinin çalıntı olduğu yönünde bir tartışma da var. müzikalin en bilinen şarkısı, pink floyd'un 1971 tarihli efsane şarkısı "echoes"a şaşırtıcı derecede benziyor. pink floyd'un basçısı roger waters, ölçü ve notaların birebir aynı olduğu şarkının çalıntı olduğunu her fırsatta dile getiriyor. fakat waters, operanın bestekarı andrew lloyd webber'i dava etmedi. 1992'de q magazine'e verdiği söyleşide bunu "hayat, kahrolası andrew lloyd webber'i dava etmekle uğraşacak kadar uzun değil" sözleriyle açıklamıştı. müzikaldeki diğer eser "the music of the night" da puccini'nin mirasçıları tarafından dava edilmiş, webber ve mirasçılar açıklanmayan bir rakamda anlaşmışlardı.

    gelelim hikayeye... olay, 1881 yılında paris'te kurmaca bir opera evi olan populaire'de geçer. kahramanımız christine daae, isveçli genç bir koro şarkıcısıdır. boş zamanlarında "müzik meleği" olarak andığı, kimliği belirsiz bir öğretmenden şan dersleri alır. operanın primadonnası carlotta (çoğunluğu hayaletin başının altından çıkan) dekor kazalarından bıkıp provalar esnasında sahneyi terk edince, bele yönetmeni madame giry, opera yönetimine christine'i önerir. sahneye çıkan christine de hem öğretmenini hem de madame giry'i mahcup etmez. bu sırada operanın yeni sahibi, çocukluk arkadaşı ve bir yandan da chagny vikontu olan raoul'ün de dikkatini çeker ve genç vikont christine'e tabiri caize,'çıkma' teklif eder. christine'in bu teklifi kabul etmesiyle gizemli öğretmen kıskançlık krizi geçirir, christine'in isteğiyle ortaya çıkar. tasarımcı maria björnson'un dahiyane buluşuyla yüzünün yarısını kaplayan bir maskeye sahip, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir adam. bu kişi, hayalet olarak kimliği doğrulandıktan sonra genç kızı operanın altındaki, bir gölden kayıkla geçilip de girilen mekanına götürür. christine'e kendisinin müziğini seslendirmesi için onu seçtiğini, bir anlamda kendisinin yeteneğinin christine'de ifade bulduğunu anlatır. christine tüm bunları özünde mantıklı bulurken kendisine benzeyen gelinlik giymiş bir mankenin hareket ettiğini görünce bayılır. kendine geldiğinde ilk yaptığı şey hayalet'in maskesini ondan izin almadan çıkarmak olur; gördüğü şey hiç iç açıcı değildir. hayalet önce christine'e öfkelenir, sonra da biricik isteğinin normal görünmek ve annesinin bile layık görmediği sevgiyi yaşayabilmek olduğunu ifade eder.

    bu noktadan sonra, temsil esnasında seyircilerin üzerinden aşağı uçan koca avize, christine ve raoul'ün bir kaçırılıp bir bırakılması, hayalet'in "kambersiz düğün olmaz" düsturuyla çağrılmadığı her yere arz-ı endam etmesi ve dahi cinayet işlemesi gibi, seyirci ve oyuncuya nefes aldırmayan bir olay örgüsü yaşanır.

    müzikalin merkezindeki christine ve hayalet ilişkisi, tüm dekor, müzik ve ihtişamın altında kalsa da ilgi çekici. daha doğrusu, christine daae karakteri, popüler bir müzikalin başkahramanından beklediğimizden daha derinlikli bir karakter. önünde iki erkek var; hayalet ve geleneksel kabullere göre çirkin olan kendisine eşşiz bir kariyer sunuyor, vikont ve yakışıklı olan ise güven içinde, huzurlu bir aile hayatı. christine, ikisi arasında istemeden bir seçim yapmak zorunda kalıyor, ancak kurban olarak değil. seçimi aslında oldukça muhafazakar, ama her kolundan tutanın peşinden gitmeyen bir kadın olması ve bir anlamda hayalet'in ruhunu kurtarması takdire şayan. leroux'un romanı ve bir çok uyarlamada kendisine "erik" denmesini isteyen, webber'in müzikalinde ise bir ismi olmayan hayalet, christine'i sapık gibi takip etmek, opera yöneticilerine şantaj yapmak ve katil olmak gibi olumsuz özelliklerine rağmen gelmiş geçmiş en sevilen anti kahramanlardan biri. elbette, hayalet'in "kurtarılacak erkek" olarak özellikle kadınların gözünde edindiği bir çekicilik de söz konusu.
    (Hakan Gence,Hürriyet, 02.04.2015, Selay Sarı, Milliyet Sanat, Nisan 2015)
    3 ...