cyrano de bergerac

entry60 galeri
    46.
  1. Ne güzel çingene kızı Esmeralda'ya itiraf edemediği aşkı ile Notre Dame'ın ünlü kamburu Quasimodo ne de yine aynı şekilde ünlenen bir diğer kahraman, Fransız yazar Gaston Leroux'un "The Phantom of the Opera" (Operanın Hayaleti) adlı başyapıtında; opera korosundaki güzel Christine Daae'ye duyduğu imkansız aşkı, yüzündeki maskeyle saklayan operanın hayaleti... Sevip de söyleyemeyen bu iki kahraman da iyidir ama ikisi de bir Cyrano de Bergerac değildir.

    Cyrano de Bergerac, 17. yüzyılda Fransa'da yaşamış; keskin kılıcı, sağlam kalemi ve büyüleyici konuşması ile hayranlık uyandırmış, ancak ne yazık ki burnunun büyüklüğü ile ün kazanmış bir şair, oyun yazarı ve silahşördür. Cyrano, deliler gibi sevdiği kadın Roxane'a olan aşkını dile getiremediği gibi; kendisini bir ağabey olarak gören bu güzel kadının, emrindeki genç ve yakışıklı silahşör Christian'ı beğendiğini öğrendiğinde, genç çiftin arasını yapmak ve mutlu olmalarını sağlamak için çok uğraşmıştır. Zaten inanılanın aksine, Cyrano'nun genç kadına açılamamasının nedeni, aslında burnunun büyüklüğünü kompleks edinmesi deği; sevdiği kadının bir başkasını sevdiğini öğrenmiş olmasıdır. Cyrano, genç silahşör Christian'ın da Roxane'a karşı bir şeyler hissettiğini ancak bunu dile getirmek de zorlandığını fark edince; Christian'a yardım eli uzatmış, tüm aşk mektuplarını yazmış ve hatta çiftin buluşmalarında suflörlük yapmıştır. Böyle bakıldığında, aslında Cyrano, sevip de söylemiştir; hem de ne güzel söylemiştir de, bir başkası adına söylemiştir!

    Fransa ile ispanya arasındaki savaş günlerinde, silahşörlerimiz cepheye çağrıldığında; Roxane ve Christian evlenmiş , Cyrano Roxane'a sevdiği adamı cephede koruyacağına yemin etmiştir. Ancak cephede aşkını kelimelere dökmekten kendini engelleyemeyen Cyrano, Christian'dan gizlice, Christian'ın imzasıyla Roxane'e mektuplar yazmaya devam eder. Sevdiği adamın mektuplarının aşk kokan satırlarındaki hasrete daha fazla karşı koyamayan Roxane, cepheye vardığında; ağır yaralanan Christian, karısının kollarında gözlerini yumar.Cyrano, kocasının bu trajik vefatının ardından manastıra kapanmaya karar veren Roxane'e yine de aşkını ilan etmez. Zaten hangi şövalye ruh, bir ölümün arkasından; "O değil, bendim o satırların yazarı, o aşkın kahramanı." der ki.

    Fedekarlığın sözlük karşılığı olan Cyrano'nun bu efsanevi hikayesi, Roxane'ın kollarında hayata gözlerini yumarken aşkını itiraf etmesi ile son bulur. Cesur silahşörün Roxane'ın kollarında olduğu ilk ve tek an da budur zaten; ölmek üzereyken bile yıllar önce yazdığı mektubu satırı satırına ezbere okur. Sevip de söyleyememe literatürüne damgasını vuran bu hikaye, ardında çok sayıda soru işareti de bırakır. Roxane, genç ve yakışıklı silahşör Christian'a gerçekten aşık mıydı? Yoksa güzel kadın, aslında; kendisine yazılan mektuplara, okunan şiirlere, fısıldanan aşk sözcüklerine mi aşık olmuştu? Peki, Roxane tüm bu sözcüklerin Cyrano'ya aşık olduğunu bilseydi; yine de Christian ile mi evlenirdi? Sevdiği kadından böylesine büyük bir sırrı bir ömür boyu saklayabilen Christian'ı mı, sevdiği kadının mutlu olabilmesi için kendi mutluluğunun peşinden koşmaktan Cyrano'yu mu tercih ederdi? Peki, ya Cyrano; Roxane'ı mı seviyordu, yoksa iç dünyasında çizdiği bir kadın portresini mi? Belli ki bizim kendi kendimize sorduğumuz bu derin soruları, sevdiği bir şeyi elde etme hırsı ile aşık olmak arasındaki farkı ayırt edebilen Cyrano, kendine hiç bir zaman sormamış. Çünkü bir kere kendi kendine sormaya başladın mı, gider sevdiğine de sorarsın.

    Bu sevip de söyleyememe durumu zor iştir. Küçüklüğünden beri, tuttuğu takımda değil de ezeli rakibine forma giyen futbolcunun yaşadığı duygusal çıkmaz gibi. Susmak ne zaman kaybetmektir, ne zaman kazanmak bilinmez. Kahramanımız Cyrano, "...tek sen mutlu olasın diye, kendi mutluluğumu veririm de, istemem bunu bilmeni. Yalnızca bir gün olsun uzaktan görmek yeter seni, canıma mal olan mutluluğun gülümsediğini." derken; gururundan mı sustu, reddedilmekten mi korktu, yoksa aslında senden benden daha mı cesurdu, o da bilinmez. Ancak diyeceğim o dur ki; iki dubleden sonra, "Abi seviyorsan git konuş." diyenin çok olacaktır etrafında. Ben başka bir şey demiş olayım sana; kalbin ne kadar severse sevsin, aklın karşılık alamayacağına dair güçlü kanıtlar sunuyorsa; yapma, başkalarının lafına kanıp, kendine yenilip, gidip de konuşma. Her şeyi olmak isterken, hiç bir şeyi olma!"
    (Pınar Bekbölet, Esquire, Eylül 2012)
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük