Üretmekten ziyade tüketmeyi düstûr edinmiş Ademoğlunun mevcudiyeti sebebiyle nükleer enerjiyi şahsen bir zaruriyet olarak görmeme karşın, nükleer santral işletmesinin iş ve dürüstlük etiğinde son sıraları zorlayan Türk milletinin eline verilmesine kesinlikle karşıyım.
Öncelikle, facia literatürüne Çernobil ile adı kazınmış olan ve SSCB dönemlerindeki teknolojiyi kullanan Rusya ile Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapımı konusunda anlaşılmış olmasını başlı başına bir skandal olarak görüyorum. illa da yapılacaksa, "bence" Dünya üzerinde, iş ahlâkında en üst sıralarda olduğunu düşündüğüm Japonlarla bir nükleer santral inşaatı konusunda anlaşmak en mantıklı iş olacaktır. Kaldı ki;
- 2011 yılındaki Fukuşima Daiiçi faciası* geçirmiş bir Japonya'nın aldığı önlemlerin yüzde kaçı burada alınabilir ve alınacaktır?
- Hayatı boyunca Japonya'da belki de binlerce deprem görmüş fakat Van'da kaldığı otelin yıkılması sonucu hayatını kaybeden Dr. Atsushi Miyazaki'nin, Körfez Geçiş Köprüsü inşaatı sırasında kopan bir halat ve meydana gelen çatlak nedeniyle (her ne kadar pek inandırıcı olmasa da) intihar eden mühendis Kishi Ryoichi'nin iş ahlâkı ile mesai saatinin bitimini iple çeken, az iş yaparak günü kurtarmaya bakan, işten kaytarmak için türlü fırsat kollayan bir Türk çalışanın iş ahlâkı ne kadar yakın olabilir?
En basitinden, ülke başında 29 Ekim'in yıldönümüne yetiştirip, aklı sıra gövde gösterisi yapmak için Marmaray'ı tamamlanmadan alelacele işleve sokan bir kafa oldukça nükleer santralin yapılması bir facia olacaktır.