Kişilerin*, beyin ölümleri gerçekleştikten sonra kullanılmak üzere doku ve uzuvlarını ihtiyaç sahiplerine vermeleri durumudur.
2008 yılı olsa gerek, ailemden uzakta üniversite okuduğum zamanlarda, Babamın hasta olduğu haberini aldım.
Şeker hastalığı sebebiyle kullandığı ilaçların yan etkisi olarak karaciğerinin iflas ettiğini ve çözümün organ nakli olduğunu söylüyorlardı doktorlar.
kısacası, ülkede birçok kişinin içinde bulunduğu çözümsüz sürece bizde dahil oluvermiştik.
bu süreçte ailemi yalnız bırakamazdım ve aksi yöndeki tüm ısrarlarına rağmen üniversiteyi bıraktım.
Fakat durumun bu denli kötü olabileceğini biliyordum desem yalan olur. Öylesine zorlu bir süreçti ki, akşam sohbet ederken, sabahına komaya girip uyanmayabiliyordu. Ya da bizi tanımayıp, şuursuz çok başka bir insan olabiliyordu. Hastaneye taşınıyorduk her seferinde fakat öğrenmiştik artık müdahalelerin çözüm üretmeyeceğini. Ömür biçildi o gidişlerden bir tanesinde, şu an hatırlamadığım bir kaç aylardan bahsedildi. o zamanlara dair unutmadığım tek şey ise çok yalnız olduğumdur. Hem de ne yalnızlık. Koca bir hiçlik. Babanın gölgesindeyken, ne de kolay gözüküyor hayat telaşesi ama iş başa düşünce hiç de öyle olmadığını anlıyor insan. Paylaşmam gereken asıl şey şu ki, benim hikayemde ne ölen var, ne de sistemin mağduru bir aile. Sağ olsun, sevdiğimiz insanlarında desteğiyle, dünyada parmakla gösterilen hem de türk bir ekibin başarılı ameliyatıyla babam nakil oldu ve sağlığına kavuştu. Şu an 3 aylık torunuyla bir oynaması var ki koskoca adamı bu şekillere bir tek torunu sokabilir sanırım.
işin özü şu ki, Cennete gitmek için dünyayı cehenneme çeviren insanların düzeninde, organ bağışının çok günah(!) olduğu su götürmez bir gerçek.
Öyleyse günahkar olmayı göze alabilenlere gelsin:
Gözlerimi; gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin...
Kalbimi; kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin...
Kanımı; bir otomobilin enkazı altından çıkarılmış olan gence verin. Verin ki torunlarının oynadığını görene dek yaşayabilsin...
Böbreklerimi; haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin...
Kemiklerimi; alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun...
Eğer bir şeyleri gömmeniz gerekiyorsa, hatalarımı, kusurlarımı, insanlara olan ön yargılarımı gömün. Günahlarımı şeytana, ruhumu Allah'a verin. Eğer yeri gelir de beni hatırlamak isterseniz, bunu, size ihtiyacı olan birisine yardım ederek yapın.
Eğer tüm bu istediklerimi yaparsanız, ben sonsuza dek yaşayacağım...
Robert N. Test
will smith'in seven pounds* filmini izleyin fırsatını bulduğunuzda. Bir de organlarınızı bağışlayıverin. korkmayın, ölmezsiniz.