muasker bitimine bir veya iki hafta kalmıştı ve bir gün biz uzaktaki bir evde uyurken bir arkadaş geldi ve bizi uyarıp acil ana binaya gitmemizi söyledi. cepheye adam lazımdı ve dediler 10 kişi lazım. herkes elini kaldırdı tabi. en iyi 10 kişiyi seçtiler ve ben onların arasında değildim. bu 10 kişiye akidevi sorular sordular, bu zor durumda bile kimsenin şirk üzere ölmesi istenmiyordu. soruların ardından bunlar biat ettiler ve kendilerine el bombaları ve bir kaçına istişad yelekleri verildikten sonra arabaya atlayıp gittiler (yelekler esir alma durumuna karşı kullanılmak için). aradan bir saat geçmeden dediler kalanlara da ihtiyaç olabilir. bu sefer ben de gidecektim ve heyecan tabi doruktaydı. ilk defa cepheye gidiyorum. korku da var. aradan iki saat geçtikten sonra biz de arabaya atlayıp 40-50km kadar uzaklaştık. cephede beni tıbbi yaptılar. muaskerde de doktor bendim. sahip olduğum az bir tıp bilgisi burada oldukça faydalı olabiliyordu. hatta buradaki doktor benim muaskerden sonra kendisine yardım edebileceğimi veya rakkadaki tıp fakültesine göndermek istediğini söyledi fakat bizim emirin başka planları vardı.
cepheden önceki saatler mağaralarda geçti. akşam hava iyice karardığında yola çıktık ve çadır olan bir yere geldik. burada ne yapacaklarımız kararlaştırıldı. diğer türk arkadaşların hepsi öbür gruptaydı ve ben tek gelmiştim fakat allahtan 2 tane türkle tanıştım orada. bunlardan bir tanesi de ankaralıydı ve o da üniversiteyi bırakıp gelmiş. kendisi bana ufak tefek taktikler veriyordu. emir uzun boylu karizmati bir gençti. bizde bir tane bkc ve iki tane rpg vardı ve bir tane de de doçka bulunan bir toyota tepedeydi. önce emirler biraz keşif yaptılar. ardından biz de bir o tepeye bir bu tepeye gittik. esedin askerleri sürekli projeksiyon tutuyorlardı ve arada bir karşılık vermemiz için atış yapıyorlardı. bir saat böyle geçti ve ardından çatışma başladı. biz tepenin arkasındaydık ve üzerimizden izli mermiler geçiyordu. ilk defa mermilerin seslerini bu kadar yakından duydum: ciuuv ciuvv... ardından bizim doçka arkamızdaki tepeden sıkmaya başladı. sonra karşıdan tank ve top sesleri gelmeye başladı. bunlar önce pat diye bir ses çıkarıyorlardı ardından havada hareket halindeyken bir uğultu ve ardından düştüğü yerde çıkardığı patlama. daha sonra bizim taraftaki tepelerden de bir parlama ve ardından patlama duyuluyordu. sesteki gecikmeden topun 1.5km ilerde olduğunu hesaplayabildim. düşman arada bir aydınlatma fişeği atıyordu. bu tıpkı güneş gibi parlayan yavaşça yükselen bir top mermesi. havada durduğu müddetçe her tarafı aydınlatıyor.
biz sadece yere yatmış vaziyette bekliyorduk. fakat bu durumda bile uyuyanlar vardı. bazıları 5dklık fırsatı bile değerlendirip hemen horlamaya başlıyordu smile emoticon bu arada ben üzerime mont falan almamıştım ve donuyordum. rüzgar felaketti ve yağmur da yağıyordu. o sırada başka bir arkadaş da kötü olduğundan yakınmaya başladı. çocuk donacak diye korktuk çünkü hiç bir şey giymemişti. kendisini ovalayarak ısıtmaya çalıştık ve emirden geri dönmek için izin isteyecektik ki toplu olarak geri çekildik ve tekrar o çadıra gittik. burası önceki günlerde basılmış ve iki kişi şehit olup 6 kişi yaralanmış. o yüzden içeride biraz kan kokusu vardı. şimdiye kadar yattığım en berbat yerlerden biriydi fakat yapacak bir şey yok. rüzgardan ve yağmurdan koruması yeterdi. üstelik saat 4 olmuştu. biz yatarken 4-5 kişi 1.5 saat nöbet tutuyordu. 1.5 saat sonra namaz için uyandık ve sonra nöbet bize geldi. nöbet için tepeye çıktık ve 15dk olmadan bir araba geldi ve bizim emirlerden birini gördük. bizim ekip gidiyoruz dediler. çantımı ve keleşimi toyotanın arkasına atıp yola koyulunca derin bir oh! çektim. sonra bizimkilerle buluştuk ve onlara kaç şarjör boşalttınız diye sorduğumda biz mağrada yattık cevabını alınca vay be dedim. en iyilerimiz mağrada yatarken biz cephedeymişiz
muaskerin kalan kısmı rahattı. fakat muasker bitimini beklerken yine 10 kişi istendi ve geçen sefer izinde olan emir bu sefer burada olunca dedi sen kalıyorsun. neyse yine bu 10 kişi gitti ardından sabah olduğunda bir ford f350 ve bir toyota geldi ve yine gidilecek dediler ve bu sefer de kalanlar gitti ve bana yine ente baqiyah dendi. iyi dedim. iki üç gün sonra ilk grup geldi. bayağı zorlu geçmiş çatışmalar. ardından diğer grup gelmeden bizi sınava soktular ve sonra ketibeye verdiler. ketibenin ismi sawarim. sonradan öğrendiğime göre diğer gruptan bir kişi şehit olmuş bir kişi yaralanmış ve bir kişi kayıp. istişad yapmış olabilir diyorlar.
burada çoğunluk rusça bilen grup olmasına rağmen yine de bir kaç tane ingilizce konuşan mevcut. iki tane ingiliz var, bir tane pakistanlı ve bir tane aslen filistinli olan bir kanadalı var. filistinlinin hikayesini dinlediğimde kendisini buraya itenin müslimin aktardığı kim cihat etmeden veya cihadı düşünmeden ölürse münafık olarak ölür hadisi olduğunu söyledi. hadisin arapçası öyle ki dedi, anlam olarak hiç bir şekilde başka tarafa çekmek mümkün değil, direk savaşmaktan bahsediyor dedi. bu aynı zamanda beni de buraya iten hadislerden bir tanesiydi.
burada kaldığımız günler bazen sabah bazen akşam spor ile geçiyor. sabah ve akşam namazından sonra tecvid, arapça tarzı dersler oluyor. bir kaç gündür savaşa gidebiliriz diye emirler sürekli hazır olmamızı söylüyorlardı ve en sonunda günlerden bir gün öğleden sonra emirlerle beraber yemek yedik. burada herkesi dört nokta olarak ayırmışlardı ve yemeği biz iki nokta olarak yedik. bu sefer gidiyoruz galiba diye aklımdan geçirdim. yemeği yerken yine her zamanki gibi helikopter sesi duyduk ve bir kaç kişi hemen dışarı çıktı. ben de çıkacaktım ki emir çıkmamamı söyledi ve ben kapıdan izlemeye başladım. o anda arkadaşlar attı! attı! dediler. ben hani nerede derken bombanın düşüşünü gördüm ve bir saniye sonra yere çarptı. ardından devasa bir toz bulutu çıktı ve ben saymaya başladım. dört saniye sonra büyük bir basınç ve ses geldi. bomba yaklaşık 1.5km öteye düşmüştü fakat yine her zamanki gibi kimseye isabet etmemişti, allaha hamd olsun.
bu olaydan bir on dakika sonra bize hazırlanmamız söylendi. hemen kıyafetlerimizi değiştirip üzerinde altı şarjör, bir el bombası ve yedekte 60 mermi olan yeleklerimizi giydik ve silahları alıp aşağı toplanma yerine indik. orada herkese yedişer hurma verildi ve ardından her zamanki kamyonete bindik. yol boyunca herkes zikir halindeydi ve arada birbirimize vasiyetlerimizi söylüyorduk. yol o kadar berbattı ki midem felaket bulanıyordu ve ben tek değildim. hatta arkadaşın biri arabanın arkasından kustu. her neyse, biz 1.5 saatin ardından büyük bir düzlüğe vardık. konakladığımız yer önceden mandıra olarak kullanılan bir yerdi ve hayvan dışkısı kokuyordu. ikindi namazını burada kıldık. özellikle secde ederken yerdeki pislik kokusu burnuma hücum ediyordu.
kaldığımız yerin karşısında yüksek tepeler vardı ve saldırılacak yer buranın arkasındaydı. biz yaklaşık 25 kişiydik ve diğer ketibelerden de yaklaşık 40 kişi vardı. akşam namazından önce şerri (burada şeri eğitimi veren kişiye verilen isim) geldi ve vaaz vermeye başlarken iki tane de canon kamera çekime başladı. sorun olacak varsa maskelerini kapatmalarını söylediler. konuşmanın ardından ben kameramanların yanına gidip konuşmaya başladım ve benim de fotoğrafçı olduğumu falan söyledim. kendileri hemen onlarla çalışma teklifi ettiler. ben de başka bir durum olduğunu, o iş olmazsa katılabileceğimi söyledim. o ara işler iyice hızlanmaya başladı. gruplara bölündük ve içlerinde benim ve bizim başından beri beraber olduğumuz iki türk arkadaş ve bizim noktanın emiri azerbaycanlı amcayı ayırdılar ve bizim kalmamızı söylediler. hayırlısı dedim...
gece yatmak için içeriden bir yatak bulduk ve o hijyenik ortamda yerde bulunan bir yorganı üzerimize alıp uykuya daldık. gece sürekli birileri gelip gitti ve ben her seste hemen uyanıyordum. bir ara gece namazı kılmaya birileri geldi ve ardından telsizlerden bağrışmalar duydum ve sonra bunlar alel acele çıktılar. en son uyanmam saat üç gibi oldu. güm güm diye tank sesleriyle uyandım ve arkadaşla biz kalkıp bir bakalım dedik. dışarı çıktığımızda üzerimizden bir uçak geçti. uçağı hiç göremiyoruz tabi ancak ard arda ateşlediği üç mermiyi ve yere düştükten sonra çıkardığı parlamayı görüyoruz ve bir kaç saniye sonra sesleri geliyor pat...pat...pat. biz daha sonra tekrar içeri geçtik. ben bir buçuk saat daha uyumadım. ardından biraz kestireyim diye yattım ve yarım saat sonra bir araba geldi ve hemen içeri geçip namaza durdular ve biz de onlara katıldık. ardından bir kaç araba daha geldi. her şey bitmişti ve zaferle dönmüşlerdi. iki tane tank ganimet almışlar. bir tane hylux ve üzerinde de bir tane motor vardı. bir kaç bkc, rpg gibi silahlar ve üç tane de kesilmiş kafa getirmişler. bizden de iki şehit ve iki yaralı var. şehitlerden biri bizim ketibeden olan o filistinli kardeşti. kendisi yaralanan arkadaşlardan biri tarafından yanlışlıkla vurulmuş maalesef. allah şehadetini kabul etsin. savaşın ilk anlarında nusayriler hemen korkup kaçmışlar. geriye yaklaşık 20 kişi kalmışlardı. evleri bastıklarında bir tanesini içeride canlı olarak yakalamışlar ve esir almışlar. ensardan bir arkadaş anlatıyor evlerde şarap falan varmış hep.
herşeyin ardından yine o mide bulandırıcı yolu sağ sağlim katettikten sonra şehitle ve kesilen kafalardan ikisi ile evimize vardık ve ben olayın hemen ardından işte bu satırları yazıyorum. işler böyleyken ben de şimdilik buralarda takılıyorum işte. her an tekrar cepheye gidebiliriz veya beni rakkaya gönderebilirler. olmadı ben yine fotoğrafçılıkla devam edebilirim belki. artık allah ne kısmet ederse. sizden isteğim bizlere bol bol dua etmeniz. allah hepimizi doğru yola iletir inşallah. bunların haricinde,
devle ile ilgili bazı gerçekler:
1. birincisi burası gerçekten de bir devlet.
2. buradaki şahıslar medyanın yansıttığı gibi kana susamış canavarlar değil tıpkı ben gibi normal insanlar. savaşı zevk olarak yapmıyorlar. çünkü rasulullah (saw) savaşı istemeyin fakat savaş size geldiğinde kaçmayın diye buyuruyor ve allah-u teala hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olabilir. hoşunuza giden bir şeyde sizin için hayırlı olmayabilir. allah bilir siz bilmezsiniz buyuruyor. (bakara 216)
3. burada her konuda sünnete oldukça önem gösteriliyor, yemek yemekten tuvalet adabına kadar ve insanlar devamlı yanlış bir şey gördüklerinde birbirlerini uyarıyor, iyiyi emredip kötüyü nehyediyorlar yani.
4. burada hayatınızda hiç tanımadığınız türk mallarını görebilirsiniz. türkiyede bu kadar çok marka olduğunu gerçekten bilmiyordum. özellikle abur cubur.
5. ağızlarında mavi poşetli şahıslar görürseniz ki bunlar ilk bakışta sandığınız gibi meybuz yemiyorlar, o ellerindeki misvaktır.
6. burada mazot çok olduğu için herşeyde mazot kullanılıyor. özellikle sobalar ve ocaklar mazotla çalışıyor.
7. devlenin saat dilimi gmt+3
8. dawlahde herşey şeriata göre. emirlere itaat oldukça önemli. allahu teala ey iman edenler! allaha, rasulune ve sizden olan ulul emre itaat edin diyor. fakat bu demek değil zulme karşı sessiz kalın. herhangi bir zulumde mahkemeye gidebiliyorsunuz. alhamdulillah burada gerçekten allahın şeriatı uygulanıyor.
9. burası tam sosyalistlerin hayalini kurduğu devlet (şeriat kısmı hariç). burada herkese ihtiyaçları veriliyor ve hastane gibi hizmetler ücretsiz. emirler ve mücahitler arasında çok fazla fark yok, aldıkları ücret göründüğü kadarıyla aynı. ne kadar aldıklarını tam bilemem ama bizim tağut devletteki gibi bir maddi olarak makam farkı yok. emirlere bile akhi olarak hitap edebiliyorsun burada. burada emir olmak allaha ve müminlere karşı ekstra yükümlülük demek.
10. burada uzun saç ve sakal moda fakat bunlar zorla dayatılan şeyler değil. sakal farz olsa bile sakalsız bir sürü şehirli görebilirsiniz. herkesin günahı kendine. fakat peçe konusunda müslümanlar için pek taviz verilmiyor. müslüman olmayanlar için sorun değil. ehli kitaptan olanlar cizye verdiği müddetçe huzur içinde yaşıyorlar ve bunların güvenliğinden devle sorumlu. herhangi bir müslümanın zarar vermesi söz konusu değil.
11. devlede cariyelerin varlığı doğru. yezidilerin bir kısmı cariye olarak alınmış ve bunda da islama aykırı bir şey yok. dabiq dergisinin 4. sayısında bununla ilgili açıklama mevcut.
12. akide olarak dawlah hariciler ve mürcieler arasında bir yol izliyor. hatta bizle beraber olan bir kaç tane ebu hanzala cemaatinden olan arkadaş vardı. kendileri türkiye halkı müslüman mı değil mi sorusuna müslüman cevabı alınca türkiyeye dönmek istediler. çünkü böyle düşenenlere dawlahnin harici dediklerini söylediler.
13. tekfir meselesinde farklı farklı düşünceler mevcut. birinin tekfir ettiğini öbürü tekfir etmeyebiliyor. itilaflı şeyler yüzünden kimse kötü muamele görmüyor.
14. burada sokak ortasında sürekli kafa kesilmiyor. halk normal yaşayışını sürdürüyor. videolardaki kafa kesme videoları ne derseniz bunlar hakedene veriliyor. onca masumu öldüren nusayrilere veya amerikanın kölesi olmuş rafizi askerlerine bu tarz cezaların verilmesi normaldir. bu tarz şeylere karşı çıkanlar esedin yaptırdığı işkence fotoğraflarına tekrar baksınlar. amerikan esirler için john cantlienin lend me your ears videolarından yeterli bilgiye ulaşabilirsiniz.
15. dawlah mükemmel bir devlet değil, zaten olması da beklenemez (hiç bir şey mükemmel değildir) fakat buradaki herkes buna çabalıyor ve gerçekten senelerce özlemini duyduğumuz islam devletini ve hilafete yaşıyoruz burada. allaha ve ahiret gününe inan arkadaşlar en yakın zamanda buraya hicret ederler inşallah.
16. bekar mücahitlere devle aylık 100 dolar veriyor ve bunlar 7 kişilik evlerde kalıyorlar. fakat bu 100 dolar haricinde yemek ihtiyacı devle tarafından karşılanıyor. muhacir arkadaşların evlenmesi için burada 4 aylık bir süre var. dört aydan önce kendi imkanlarınızla evlenebilirsiniz fakat evlendirme dairesi böyle bir süre veriyor. evlenen arkadaşlara devle bir ev veriyor ve eşi ve çocukları için maddi destek veriyor. mücahitler genellikle bir hafta izin ve bir hafta nöbet tutuyorlar fakat istisnai durumlarda izinler iptal edilebiliyor.
17. bir şehirden başka bir şehre ulaşım devlenin belirli sürelerde gönderdiği otobüslerle sağlanıyor. rakka'da bunun haricinde taksiler mevcut. musul gibi bir yere giderseniz oranın ankara gibi bir yer olduğunu göreceksiniz.
18. ensar temizlik konusunda pek iyi değil o yüzden hijyen konusunda takıntılı olan arkadaşlar psikolojik olarak kendilerini alıştırsınlar. fakat inşallah muhacirler sayesinde herşey oturacak burada. allah gerçekten ensardan razı olsun.
19. internet burada kota ile. mesela 50mb alıyorsun bitene kadar kullanıyorsun ve wifi ile sağlanıyor. ancak wifin mesafesi bir kmyi bulabiliyor. telefondan 3g yerine wifi kullanarak whatsapp gibi fazla internet gerektirmeyen uygulamaları kullanarak haberleşmek mümkün. facebooka falan ancak yakından girebilirsiniz.
gelecek arkadaşlara bazı tavsiyeler:
1. kışın geleceklerse mutlaka kalın giyisilerle gelsinler. suriye gerçekten çok soğuk bir yer. ankaranın soğuğu gibi bir soğuk var burada. yazın da bayağı sıcak diyorlar o yüzden en iyi ay mart-nisan ayı. fakat siz yine de nolur nolmaz gelmekte acele edin. kendilerine yazık eden kimselere melekler canlarını alırken ne işte idiniz dediler. bunlar biz yeryüzünde zayıf çaresizdik diye cevap verdiler. melekler de allahın yeri geniş değil miydi? hicret etseydiniz ya! dediler. işte onların barınağı cehennemdir, orası ne kötü bir gidiş yeridir [nisa 97]
2. yeterince iç çamaşırı ve çorap alın, belirli bir süre almanız mümkün olmayabilir. özellikle iç çamaşırlarınızı gri, kahverengi veya siyah alın. zira beyaz alırsanız sonu kahverengiyle bitecektir zaten.
3. üstünüze kamuflaj kıyafetlerinden almanız tavsiye edilir. dawlah bunlardan veriyor ancak belirli bir süre elinize geçmeyebilir. o ara lazım olabilir.
4. mutlaka bir kaç tane ışıklı çakmak alın. burada çok var bunlardan ama belirli bir süre bunlara da uzak kalabilirsiniz.
5. bir paket peçete alın, belirli bir süre idare eder.
6. güzel bir su geçirmez eldiven almanız tavsiye edilir.
7. cebinizde bir 50tl olsa yeter de artar bile. 1tl burada 2tl değerinde.
8. bir tane tırnak makası ve bir traş makinesi alın. jilet de lazım olabilir.
9. telefon alacaksanız buradan alın, burada telefonlar yarı fiyatına.
10. bir tane ince belli çay bardağı getirmeniz tavsiye edilir. aksi takdirde daha çok plastik bardaklarda çay içebilirsiniz. bir de kaldığınız yerlerde mutfağa müdahele edip çayı kendiniz yapmaya çalışın. araplar da bizim gibi çay tiryakisi fakat aynı zamanda şeker tiryakileri. bunlar bizim gibi çaya şeker atmıyorlar şekere çay atıyorlar!
11. yanınıza bir türkçe mealli kuran ve bir ka kitap alın. telefonlara ve elektronik eşyalara belirli bir süre el konulduğu için bunlardan faydalanmanız pek mümkün olmayabilir. özellikle sabır ile ilgili bir kitap almanız önerilir smile emoticon (şeri eğitime girmeden önce bir kaç ay dolaştırabilirler, sabredin, eğitimde sonra gerçekten her şey çok güzel)
12. pantolonlarınızı dar paça almanızı tavsiye ederim. dediğim gibi burada çok dikkat ediyorlar bu meseleye smile emoticon
son olarak,
islam sadece namaz kılmak, oruç tutmaktan ibaret değildir. önce allaha tam anlamıyla teslim olmak gerekir. iman ise daha sonra kalplere yerleşir allahın izniyle. allahu teala bedeviler inandık dediler. de ki: siz iman etmediniz, ama islam üzere olduk deyin henüz iman kalplerinize yerleşmedi buyuruyor [hucurat 14]. gerçekten iman etmiş olmak için de sadece allahın varlığına iman etmek yeterli değil. zira mekkeli müşrikler dahil allahın varlığına inanıyorlardı.
andolsun ki onlara göklerin ve yeri yaratan güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir? diye sorsan allah derler. [ankebut 61]
yedi kat göklerin rabbi, azametli arşın rabbi kimdir? diye sor. allahındır diyecekler. şu halde allahtan korkmaz mısınız! de. [müminun 86]
allahu teala bizlere tağutu reddetmemizi söylüyor.
dinde zorlama yoktur. doğru ile eğri birbirinden ayrılmıştır. artık kim tağutu reddedip allaha iman ederse kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. allah işitir, bilir. [bakara 256]
görüldüğü gibi ayette tağutu reddetmek allaha iman etmekten önce bahsedilmiştir. tağut ise allahtan başka tapılan her şey olabilir. mesela şeytan:
ey adem oğulları! size şeytana tapmayın o sizin apaçık bir düşmanızdır demedim mi? [yasin 60]
burada şeytana tapmak onun için doğrudan ona ibadet etmekten ziyade allahın emirlerinden ve yasaklarından yüz çevirmek ve şeytanın yolundan gitmek, ona kulluk etmek anlamındır. kişi mesela eşini, veya sevdiği kişiyi bu şekilde tağut edinebilir.
veyahut tağut allahtan başka kanun koyanlar olabilir:
sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? tağuta inanmamaları emrolunduğu halde, tağutun önünde muhakelemeşmek istiyorlar. halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor [nisa 60]
işte günümüz yöneticileri ve devletleri idare edenler bu konumdadır (buna şeriat ile yönetildiği iddia edilen suud yönetimi dahil)
veya tağut allahın kanunları dışında koyulan kanunlarla hüküm verenler olabilir:
...kim allahın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir. [maide 44]
yoksa onlar cahiliye idaresini mi arıyorlar? iyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı allahtan daha güzel kim vardır? [maide 50]
veya gaybden haber verdiğini iddia edenler olabilir (özellikle sufi şeyhlere dikkat etmek lazım):
gaybı yalnızca allah bilir. sırlarına kimseyi muttali kılmaz. ancak dilediği peygamber bunun dışındadır [cin 26-27]
veya kendilerine ibadet edilmesinden razı olan kişiler:
onlardan her kim tanrı o değil benim derse biz onu cehennemle cezalandırırız. [enbiya 29]
ve tağutu reddettikten sonra özellikle ayetlerin bir kısmını açıklayıp bir kısmını gizleyenlerden sakının (yalnızca namaz ve oruçtan bahsedip, cihat gibi konular sanki yokmuş gibi tavır takınanlar). allahu teala kuranda:
müminler ancak allaha ve resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. işte doğrular ancak onlardır. [hucurat 15]
kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekatı verin denilen kimseleri görmedin mi? sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir grup hemen allahtan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da rabbimiz! savaşı bize niçin yazdın! bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı dediler. onlara de ki: dünya menfaati önemsizdir, allahtan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.
nerede olursanız olun ölüm size ulaşır, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile... [nisa 77-78]
de ki: eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size allahtan resulünden ve allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, artık allah emrini getirinceye kadar bekleyin. allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. [tevbe 24]
ey iman edenler! size ne oldu ki, allah yolunda savaşa çıkın! denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir, siz ona hiç bir zarar veremezsiniz. allah her şeye kadirdir. [tevbe 38-39]
buyuruyor. bu ayetleri dikkate almanızı gönülden tavsiye ederim.
selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.