yaşamayı bilmek

entry5 galeri
    2.
  1. Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
    Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
    -Yaşama!
    -Ya bileydim?
    Yazar: Mıydım
    Hiç: Şiir.

    Diyor ismet özel..

    yazının ya da yazmanın bir kıyısından tutmuş insanlar* özellikle de şair olanları yaşamayı bilmezler.. Bilseler yazmazlardı. Bilselerdi Diğer yaşayanlar gibi, nerede duracağını bilmedikleri çarkın bir yerine tutunup devam ederlerdi nefes alıp vermelere. Alınan her nefesin verilmek zorunda olduğunu bildiklerinden bir başka deyişle alınan her nefesin son ödeme saniyesi gelmiş bir borç olduğunu bildiklerinden yaşamayı bilemediler. Peki ya yaşayanlar nasıl yapabiliyorlardı bunu? Farkında olmadiklarından mı yoksa doğuştan gelen bir yetenekle farkında olup da buna bir şekilde adaptasyonla mı karşı gelebiliyorlardı. Asla cevabı bilinmeyecek bir soru bu galiba..

    Yazmayı beceremesem de yaşamayı bilmeyenlerdenim ben de. Yaşamayı bilmeyenlerin en adisi. Çünkü yazmayı da beceremiş biriyim. O veya bu şekilde bir yere tutunamamamış biri.. Yaşama tutunmaya çalıştığım çok oldu. Her defasında elim sistemin çarklarının dişlileri arasında ezildi, tırnaklarım parçalandı, kanadı.. Parmaklarımın düzelmesi için epey bir süreye ihtiyacım vardı. işte o kadar süre geçti. Sonra ne yapmalıyım diye düşündüm yine epey bir süre. Bir insandaki yaşama tutunmak istedim bu kez. Yaşama tutunmuş bir insana tutunarak yaşamak istedim. Bir nevi parazitlik galiba.. Peki bu birini nereden bulabilirim diye sorduğumda bardaki yaşlı adama şöyle cevap verdi bana, "aramakla bulunsaydı şu dünyada aptalca hayaller peşinde koşan bir kişi bile olmazdı.". içeceklerin parasını bırakıp hızlıca çıktım oradan. Yapmam gereken yaşama tutunmak değil en azından bir süreliğine tutunmuş gibi yapmaktı.. Rol yapmaktı hayat icabı. Böylece o kişinin karşıma çıkması ve benim de ona önce tutulmam sonra tutunmam için gerekli ortamı oluşturmuş olacaktım..

    Günler günleri kovaladı, takvim yapraklari birer birer kış mevsimini uğurladı..

    Yağmurlu bir ilkbahar günü "o" na rastladım..

    Gözlerine tutuldum "o" nun.

    Sonra güneş "o" nu görmek istemis olacak ki simsiyah bulutları dağıtarak çıktı ortaya.. Sonra da gök kuşakları "o" nu görmek için gökyüzündeki yerini aldı. Yağmur damlaları bir an için asılı kalmışlardı havada.. Bense son düşen yağmur damlaların da dünyanın en berrak yağmuruyla ıslanmıştım..

    işte ben yaşamayı böyle öğrenmeye çalıştım..

    Sonra "o" gitti.

    "O" gittikten sonra yaşamayı bildim artık diye düşünmüştüm ki uykusuz gecelerimin birinde sadece sevmenin ne demek olduğunu öğrendiğimi anladım..

    Hayat nasıl yaşanırsa yaşansın buna yaşayamamak da dahil sevmeyi bir şekilde bilmek gerekmiş.

    Bilmem gereken de buymuş, yaşamayı bilmek değil.
    3 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük