ben bu yazıyı sana yazdım

entry31065 galeri video218
    24831.
  1. giriş katında oturan bir arkadaşım pencereyi hafif aralık bırakınca olmuş olan. eve döndüğünde bursa ayazını evin her köşesine dolmuş şekilde bulmuş odasını. derhal pencereyi kapatmış gecenin karanlığında ve üstünü değiştirip yatmak üzere yönelmiş gardırobuna. garip garip sesler duymuş sonra. sanki kuş sesi gibi desen değil, tahta kurusu desen hiç değil; mana verememiş. dolabın alt rafından gelen seslerin kaynağına bakmak için kafayı eğdiğinde görmüş 3 yavruyu. minicik pisicikler.
    arkadaş biraz değişiktir. iq testinden 156 almış olmasına rağmen, kafasının çalışıp çalışmadığından emin olamazsınız.
    bu korkmuş, yavrular ile ne yapacağını bilememiş. ''bu'' dediğim de 40 yaşında adam...
    Aramış arkadaşlarını sormuş ne yapayım diye.. pencerenin önüne koy annesi gelir alır demişler. Kedileri pencerenin önüne koyan 156 bir süre sonra annenin bir yavruyu aldığını görmüş. anne kedi ile gözgöze gelmişler ve anne kaçmış...
    bu arkadaş gönül rahatlığı ile uyumuş o gece. sabah uyandığında ise kalan iki yavrunun kanlar içinde bedenlerini bulmuş. bedenleri var kediciklerin ama kafaları yok. kafaları yenmiş. iki ölü küçük kedi bedeni...
    bunları bana anlatınca hem 156' ya çok kızdım hem de kedilere çok üzüldüm. çok kısa hayatları olmuş zavallıların. 24 saat bile değil. ne acı!

    .............................................................................................................................

    30 yaşını yeni geçmiş biriyim ben. duygusal hezeyanlarım genel olarak hiç olmamıştı yaklaşık 6 yıl öncesine kadar. annem ölünce biraz duygusallaştım, tutunmamam gereken sebeplerle tutunmamam gereken insanlara tutundum. sonuç hezeyan oldu. kalbin tam da ortasında koca, siyah, derin bir çukur...

    Tam bunun etkisinden kurtulurken babam öldü bu sefer. ve ben ''sanki hiç sütten ağzım yanmamışçasına'' yine tutundum olmayacak insanlara ve yine çekip gittiler. elimde yine bir kalp, ortasında da koca kara bir delik.

    sevmek, inanmak, paylaşmak, güvenmek, gülmek, beraber üzülmek, destek, huzur vs... biri yalan, ikisi yalan da; hepsi nasıl yalan olabilir?

    yolda küçük kızlar görüyorum, çocukluğum geliyor aklıma. muhabir olmak istiyordum mesela küçükken... muhabir değilim şimdi.
    sonra güzel huzurlu bir ailem olmasını isterdim... ailem yok! koca hayatta tek başımayım.
    güzel çocuklarım olsun isterdim mesela, oğlumun kulağını daha 1 yaşında deldirecek; pantolonuna zincir takacak, converse giydirip deri ceketiyle sokaklarda fiti fiti gezmesini izleyecektim... çocuk yapmak hayal olmaktan bile çıktı..

    ben ki paramparça kalbimin son kırıntılarını yapıştırmaya çalışarak koşmadım mı sana?
    ben ki hayatın bana bıraktığı 3 5 tahammül parçacığı ile koca bir sabır taşı olmadım mı yoluna?
    ben ki o kadar korkarken hayattan cesurca anlatmadım mı sana hayatın korkulacak bir şeyi olmadığını...
    ben ki ağladığımda bile gülümsemedim mi sana sırf sen üzülme diye...

    sen... şimdi çektin gittin.gidebilirsin git tabi... hakkındır bittabi...
    dönebilir misin bilmiyorum. Dönsen de ne zaman, kalır mısın ki muntazaman?

    yolda küçük kızlar görüyorum, ümitleri hayalleri var... oysa ki bilmiyorlar, hayatta gelecekler başlarına ne belalar, ne hezeyanlar... çok ağlayacaklar...

    acaba diyorum ki o kedi yavruları gibi, hiç bir şeyin farkına varmadan ölmek daha mı iyiydi?
    acaba bir 156 da o tarihte bana denk gelir miydi?
    6 ...