yaşasın tam bağımsız türkiye

entry19 galeri
    8.
  1. Bir ilyas Salman yazısıdır.

    Yaşasın
    tam bağımsız Türkiye!

    Bugünlerde ABD Irak’ta. Olası niyeti yakında iran’a girmek. Çünkü çok uluslu sermayenin genel çıkarı yoksul ülkelerdeki emeği sömürmek. Çünkü yoksul ülkelerde çalınacak çok emek var. Altı yüz yıllık Osmanlı imparatorluğu döneminde Anadolu’yu sömüremeyenler, Osmanlı’nın yıkılış döneminde Türkiye’ye göz diktiler.

    O zaman karşılarına akıllı bir güç çıktı. O’nun adı Mustafa Kemal’di. O yıllardan bu yıllara geldik. Şu günlerde tek ihtiyacımız olan tam bağımsız Türkiye. Bu özlemimi Mustafa Kemal Atatürk’ten devraldım.

    O 1919’lı yıllarda ne demişti? “Ne Amerikan mandası olmak istiyoruz, ne ingiliz mandası olmak istiyoruz. Biz tam bağımsız Türkiye olmak istiyoruz.” Ve üstüne basa basa söylüyorum. Mustafa Kemal’in beyninin içine nakış nakış işlediği bir sözü vardır: “Bağımsızlık benim karakterimdir!”

    Tüm Müslümanlar demiyorum, çünkü Müslümanlar da ikiye ayrıldı. Akıllı Müslümanlar var, akılsız Müslümanlar var. Akılsız Müslümanlar dini bağnazlıklarının yollarında kendi inançlarına karşı olduğu için Mustafa Kemal’i inkar yoluna gittiler.

    Tüm Aleviler demiyorum, akılsız Alevilerin bir bölümü, özellikle TKP-ML propagandasına kapılan Tuncelililer Mustafa Kemal’i reddettiler.

    Dini ticarete döken Sünniler, Atatürk’ün, dini kullanarak Anadolu insanını Ortaçağ karanlığına çekmek isteyenleri yerin dibine sokmak için verdiği mücadeleyi reddettiler. Mustafa Kemal’in bu kişiliğini kendine yediremeyenler, daha doğrusu sahtekar Müslümanlar, tüccar niyetli Müslümanlar, Mustafa Kemal’i inkar yoluna gittiler.

    Tüm solcular demiyorum, Marksizmi yanlış yorumlayanlar, daha doğrusu Lenin’in “Doğu’da Ulusal Kurtuluş Hareketleri” adlı kitabını akıllı uslu okumayanlar, daha da doğrusu okuyamayanlar, bağımsız bir ulusun başka ulusların kulu kölesi olmadan yekvücut, tek vücut yaşayabileceğini anlamayanlar, daha doğrusu Türk halkının sünnet çocuğu gibi Amerikan emperyalizminin kucağına nasıl oturduğunun farkına varamayan solcular (ki onlar kendilerini devrimci diye nitelendiriyorlar), benim gözümde devrimci değil devirmecilerdir.

    Her şey olmak kolay da, adam olmak zor. Çünkü adam olmakla adama benzemek arasında çok büyük farklılık var. Adam olmanın iki koşulu var (adam olmakla erkek olmayı kastetmiyorum, kadınları da kastediyorum): Bir, hak yemeyeceksin. iki, hakkını yedirmeyeceksin. Hak yiyenler ne kadar namussuzsa hakkını yedirenler de o kadar namussuzdur.

    Bu anlamda bu ülkeyi emperyalizmin kucağından kurtaran Mustafa Kemal ve arkasındaki halkı inkar edenler dünyanın en büyük sahtekarlarıdır.

    Şimdi diyeceksiniz ki, yıllardır sakız gibi çiğnenen lafları neden tekrarlıyorsun? Gerçekler yinelenmez, yenilenir. Ben bir gerçeği gözünüze baka baka söylüyorum. Türk halkının verdiği Kurtuluş Savaşı’nı inkar edenler ya geri zekalıdırlar, ya akıllarından zorları vardır, ya da inatla inanmak istemeyenlerdir.

    Şimdi bunların büyük çoğunluğu insanlarımız tarafından küçük meseleler olarak görülürler. O zaman ben size küçük bir meseleden küçük bir örnek vereyim.

    Mustafa Kemal Atatürk bir kere evlendi. Latife Hanım’la... Bir gün Latife Hanım’la Atatürk’ün arasında bir tartışma yaşanıyor. Mustafa Kemal Atatürk çağımıza yakışır bir adam tavrıyla köşkün bahçesine çıkıyor.

    Orada Mustafa Kemal’i korumukla görevli askerler var. Onların arasında hüzünlü hüzünlü dolaşıyor. Kapıdan o dönemin en büyük aydınlarından biri olan Fikret Adil ve o dönemin en büyük şairlerinden biri olan Yahya Kemal Beyatlı geçiyor.

    Mustafa Kemal’i huzursuz ve üzüntülü görünce Yahya Kemal Beyatlı diyor ki: “Paşam, niye bu kadar hüzünlüsünüz?”

    Mustafa Kemal de Yahya Kemal Beyatlı’ya cevaben, “Ufak bir mesele, geçer” diyor.

    Yahya Kemal Beyatlı, “Paşam, siz 1919’da yoksul bir halkın önüne düştünüz. Uçağı yoktu, topu tüfeği yoktu. Şalvarıyla, poturuyla arkanıza düştü. Yedi Düvel işgal etmişti Türkiye’yi. Siz Yedi Düvele karşı savaş verdiniz, Kurtuluş Savaşı’nı kazandınız. Peki, ufak sorunların altında niye eziliyorsunuz?” diyor.

    Atatürk de, “Üstat, Ağrı Dağı’nın üstüne çıkıp oturabilirsin ama iğnenin üstüne oturabilir misin?” diyor.

    Şimdi ben, ilyas Salman olarak, yoksul bir halkın verdiği Kurtuluş Savaşı’nı ve onun önderini unutabilir miyim? Uyuşturucu kaçakçılığı yardımıyla ulusal mücadele verdiklerini zanneden insanlara karşı söyleyecek bir tek lafım var: Mustafa Kemal Atatürk gibi kazması küreği, şalvarı poturuyla arkasına düşmüş bir halkla kurtuluş mücadelesi vermek farklı, uyuşturucu kaçakçılığı yardımıyla ulusal mücadele vermek farklı.

    Selam olsun Anadolu’yu Yedi Düvel’den kurtaranlara!

    Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük