liseye giden tıfıl bir ergensinizdir haberi ilk aldığınızda. kanser denen illete ilk defa bu kadar yakınsızdır hayatınızda. uzun süren kontrol dönemlerinden sonra anneniz size bir gün sol memesini alacaklarını söyler. yıkılırsınız. o an bundan daha büyük bir acı olmaz diye içinizden türlü türlü düşünceler geçer. anne ameliyata alınır. artık kendisini eksik hisseden bir kadın vardır sedyede şuursuzca yatan. ne desenizde teselli edemezsiniz o güzel insanı. aradan bir hafta geçer ve anne eve gelir. artık giydiği her bluzdan iğrenen, banyodan çıktıktan sonra çocukları ağladığını görmesin diye kendisini odasına kapatan bir anneniz vardır. daha sonra kemoterapi başlar. sizde annenizle beraber gidersiniz her tedaviye. o ilacın etkisiyle yarı baygın çıkarken siz ona güç verecek bişeyler bulabilmek için zihninizin en ücra köşelerine seyahate çıkarsıız. ama sonuç nafiledir. sadece kolundan tutarak yürümesine yardımcı olmak gelir elinizden. kemoterapi yan etkilerini göstermeye başlar ilk iki seanstan sonr. annenizin saçları taradıkça elinde kalır. günün sonunda o güçlü kadın da salar kendini. tararken kopan saçlarıyla birlikte sizin kalbinizden iri iri parçalar koparken, onun gözlerinden yaşlar süzülür. artık bütün saçlar dökülmüştür. zamanla alışılır bu lanet duruma. kelliğin yakıştığı tek kadın sensin diyerek moral verilmeye çalışılır. elden sadece allah'a yakararak lütfen bitir bu ızdırabı demek gelir. tedavinin olumlu geçmesi için gecelerce dualar edilir. çocuk zihnine kazınılan o değil midir? sen iste "o" yardımcın elbet olacaktır. olur da. aradan 5 sene geçer. annenizin sağlık durumu iyidir. risk hep vardır ama artık o iyidir. kullandığı ilaçlara doktor artık son vermesini söyler. ama gene de içinizde ki huzursuzluk hiç gitmez. periyodik olarak yapılan tahlillerin sonuçlarını beklemek hep işkencedir. her seferinde temiz çıkan sonuçlar ise tarifi olmayan birer mutluluktur hayatınızda.