cennet benim için beyaz bir duvar, içi boş, ince, savruk bir naylon poşet, kimsenin var olamadığı ıssız bir sığınak ve gramofonda binlerce kez döndüğü halde sesi çıkmayan çok eski bir plakta saklı kalmış itiraflar gibidir. açamadığım, içine giremediğim, ulaşamadığım ve asla istemediğim bir yer... ama itiraf etmeliyim reklam sektöründe başarılılar. dünya üzerindeki hemen her insan cennetten haberdar ve ona ulaşabilmek için hayatlarından yap bozlar yapıyorlar. sadece onun hayaliyle tüm bir ömrü ziyan eden kalabalıklar... vicdan sahibi oldukları için değil de, konfor sahibi olamadıkları için beş para etmez yardımlar yapanlar ve bunları bağıranlar.. dünyayı savaşlarla talan etmişken, hala tanrının gölgesinde bir barış çitiyle çevrili yeşil çimenlerde, şefkatle onaylanacaklarını zanneden kemiksiz diktatörler.. kimsenin nereden gelip nereye gideceğinin belli olmadığı bir yol ayrımında diğerlerini gözlerini kırpmadan ezen ve toz duman eden, can yakan ve buna nefs-i müdafaa diyen zavallılar.
cehennem ise davetkar. arzu, aşk, tutku, yalan, itiraflarla dolu, dokunabildiğim ama içine giremediğim bir yangın. içeride kaynayan insan bedenleri değil, gerçekler! cennetine ulaşmak için, cehennemine eyvallah diyebilen insanların bileğinin hakkıyla kazandığı bir kanlı tatil. orada duranlar ve kendilerine eriyenler, evet insandırlar, gerçek şeyler yapmış gerçek dünyalılar. ama onların da insan olma yolları insanlıktan geçmemiştir. yine birilerinin damarlarına zehir akıtılmış, falçatalar saplanmış, yine ciğerlere yanık izleri bırakılmış, yine ortalık talan edilmiştir. cehenneme gitmek emek ister, cennete gitmekse beceriksizlik ve içi boşaltılmış bir ruh.
milyarlarca farklı insanın ne yazık ki pilleri bittiğinde sadece iki seçim şansı vardır; cennete gitmek için dünyada cehennemi yaşamak, cehenneme gitmek için dünyada cehennemi yaşatmak gerekir.
şimdi, bu yol ayrımına çoktan gelmiş ve orayı tükenerek, tüketerek geçmiş iflah olmayan ben, hiçbir yere varamayışımın nedenini soruyorum. ne yazık ki bulunduğum yer insan kaynıyor, yine onlardan kaçamadım ve öyle dolu, öyle uzun, öyle akışkan bir yol ki, farketmeden ezip geçiyorlar beni. ne de olsa eski alışkanlıklar geri tepiyor...soruyorum kendime.. bana ayrılan sürede ne yaptım da insanlığımı kaybettim ki ne cennet ne cehennem kabul ediyor beni..kıyametimi arıyorum.. ne yaptım da hiçbir din beni kanatları altına almıyor, beni çağırmıyor sesler. ve farkedip kendi kendime fısıldıyorum, cenneti yaşattım, cehennemi yaşadım, cenneti yaşadım, cehennemi yaşattım!
biliyorum, insan olmayı başaramadım ama kimseden af dilemiyorum, sadece kendimden, sadece içimden.