bir bayanın kaleminden çıkan, beni oldukça etkileyen bir yazı;
"her kadının en az bir kere yaptığı bir taklittir. hadi ama, ben hiç yapmadım valla demeyin. bu mümkün değil.
kadın çocukluğundan itibaren erkeği mutlu etmesi gerektiğini öğrenir. önce terliklerini getirir babasının ayağına, sonra abisine su verir. ardından sofrayı toplamaya yardım eder, ekmek kesmeyi öğrenir, sabah bakkala gitmeyi, ütü yapmayı ve en çok da babasının ütülerini.
"babacım bu yemeği senin için yaptım"lar bir görev olur.
erk tarafından kendisine biçilen her görevden zevk aldığı yanılgısındadır kadın. çünkü ataerkinin yapmayı başardığı en harika şey, gönüllü köleliktir.
kadın evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmesi yasak olan, evlenmeden önce cinsel ilişkiye girdiğinde ince bir sızı halinde suçluluk duyandır. "ilk cinsel ilişkimin doğru insanla olmasını istiyorum" diyen kadın sayısı hiç de azımsanamaz. bu günahtan yırtma çabasıdır. öğretilmiş bir günahtan. aslında günah olmadığı halde kadına haram kılınmış bir zevkin bıraktığı vicdan azabından yırtma çabası.
yıllar öncesine dönün bi, cinselliğinizi keşfetmediğiniz, vücunuzu kabullenmediğiniz, kadın olmanın suçunu omuzlarınızda taşıdığınız, bekaretinizden kurtulmak için gün saydığınız günlere.
yaşadığınız cinsel birlikteliklerde sizin zevkiniz mi önce gelirdi sizin için, yoksa partnerinizin zevki mi? onun daha çok zevk alması için, sizi eksik, sizi sakat sanmasın diye, kadın olduğunuzu ona hissetirebilmek için, normalliğinizi önce ona sonra kendinize kanıtlayabilmek için, aslında hiç de içinizden gelmeyen oh, ıh, vah sesleri yükseldi o yataktan.
sırf o kendini daha erkek hissetsin diye, sırf o kendini bir şeyleri başarmış hissetsin diye, sırf o olumlansın, kendi varlığını kutsasın diye, hissetmediğiniz bir çok şey yaptınız. ve bunlardan biri de orgazm taklidiydi.
bunu bile kabul edemiyorsak, nasıl savaşacağız ataerkiyle?"