beyaz adam başlığıyla yazdığı yazıda ortalıkta laf etmedigi adam,terim,ülke ve kültür bırakmayan,* yazar şahsiyet.
işte o yazısı..
pasa dedeler, konaklar, hizmetçiler, halayiklar, dadilar, hususî fransizca
ve keman dersleri, yalova'da yazliklar, balolar, madalyalar, asalet
ünvanlari, antika mobilyalar...
osmanli hâk ile yeksan olup da türkiye cumhuriyeti kurulurken, o günün
aristokrat sinifi "vapor"lara doldurulup vahidüddin han ile birlikte
evropa'ya sürgüne mi gönderildi saniyorsunuz?
no monser. onlar ekseriyetle burada kaldilar.
kimileri uzak görüslüydü, iktidarin el degistirmekte oldugunu sezmistiler,
kimileri ise sirf helecandan, romantizmden, üçer beser milli mücadele
saflarina katildilar.
hatta cumhuriyet'i de onlar kurdular. her ne kadar ders kitaplari baska
türlü söylese de, osmanli'nin projesidir cumhuriyet ve batililasma.
türk memed ve kürt memo çanakkale'de siram siram biçildi emperyalizmin
mitralyözleriyle; ama pasa hazretlerinin raki sofrasinda onlar degil,
osmanli sosyetesinden yunus nadi bey'ler, kiliç ali bey'ler, celal ve ismet
bey'ler yer aldi. kim sallandirilacak urganin ucunda, kimler banka ve
fabrika kuracak, kimler ermeni matbaacidan gaspedilen (pardon, müsadere
edilen) beles matbaa ile "davayi" destekleyen ceride çikaracak, bütün
bunlara haymana ovasinda degil, ankara'da, istanbul'da, belki termal'de
karar verildi.
aslina bakilirsa, bizatihî vahidüddin han efendi hazretlerinin kendileri
koyu bir mustafa kemal hayrani ve millî mücadele muhibbi idi, ama mevkî
itibariyle kuvvaci olma sansi yoktu; resmî tarih ona hain rolü biçmisti bir
kere, anca giderdi, biz de ense tirasini görürdük.
cumhuriyet rejiminin degerlerini cönk bayirinda sehit olan yoksul memed
degil, omuzunda mermi tasiyan anadolu kadini da degil, amele hamal çakal
kunduraci tulumbaci hiç degil, osmanli'dan artakalan evropa asigi "seçkin"
azinlik belirledi.
onlar evropa'ya "medeniyyet" ögrensin diye yollanmis bir irkin ahvadiydilar.
paris kafelerinde, viyana üniversitelerinde, berlin kislalarinda yontulup
vatana geri döndüler. ve buyurdular ki:
batililasmaliyiz!
niye?
çünkü bati demek, "medeniyet" demektir.
kim ögretti?
bati.
* * *
himmm...
peki öyle mi sahiden?
her köyde bir piyano mu "medeniyet" dedigimiz tek disi kalmis canavarin
kistasi?
bir beyfendi tahayyül et. 1960'li yillarda cebinde yesil dolarlar, takiliyor
belgeselcilerin pesine, yoksulluktan geberen afganistan'a gidiyor ve orada
simarik pasa torunu tavriyla "ho ho ho, koskoca ülkede bir sise kokakola
yok, çocuklar daltasak dolaniyor" diye alay ediyor. akabinde isçi partisi
milletvekili olarak meclise giriyor. masonluk da cabasi.
oradan hapise. oradan turgut'un sofrasina. oradan plaza ermisligine. güney
fransa'da tatile. ama asla halkin arasina degil.
* * *
bir baska efendi hazretleri daha tahayyül et. çöreklendigi gazete kösesinden
seytana çarigini ters giydiriyor. örnegin, kuvvaci bir subayin sergüzestini
yaziyor cilt cilt. merak ediyorsun "her sey var da neden ermeni tehciri
yok?" diye. arastirinca görüyorsun ki, bizzat kendisi ermeni asilli ve bunu
gizleme derdinde.
neden?
cumhur-basbakani olacak, hesabi o. aslini inkâr etmesi gerek bunun için.
simon dayiyi, roz teyzeyi yok saymasi gerek.
yillar sonra ögreniyorsun ki, "aslanim deniz! aslanim mahir!" diye yazilar
döktürüp, bir kusagi nurhak daginda, kizildere'de, daragaçlarinda telef
olmasina çanak tutan seceresi karanlik herif, gün geliyor, mhp genel
baskanina "dincilere karsi ittifak içinde olalim" diye yalakalik ediyor.
nereden nereye? trafik lâmbasi gibi renkten renge giriyor beyaz adam.
degismeyen tek özelligi, fitne ve fesat.
* * *