aynı anda hem çok mümkün olan, hem de çok imkansız olan, hem var olan, hem de olmayan ittifak. nedir bu çelişki?
şöyle; hdp de akp de kemalist cumhuriyetle sorunları olan iki farklı siyasi kanadı temsil ediyorlar. işte bu iki kanadın yeri geldiğinde ittifak kurarak "eski türkiye" aleyhinde genişlemeleri ve birbirlerinin çıkarlarına zarar vermeden karşılıklı kazan-kazan (bkz: win win) poltikası yürütmeleri çok mümkün. zaten dikkatinizi çekmişse şeyh sait meselesinde kürtlük ve islamlık birbirine karıştığı gibi, said nursi örneğinde de bunun kalıntılarını görmek çok mümkün. bu topraklarda nasıl ki atatürkün kurduğu türkiye cumhuriyeti ile barışık, az çok laik ama bir yandan da muhafazakar bir türk-islam sentezi yeşerebilmişse, aynı şekilde o cumhuriyete karşı düşmancıl hisleri olan bir kürt-islam sentezi de yeşermişti.
fakat öcalanın liderliğini ettiği bir grup, tutup da bu islamcı-kürtçü kesimleri sözüm ona marksist-leninist bir örgütün çatısında birleştirince ortaya karman çorman, ne idüğü belirsiz, kimyası bozuk bir sentez çıktı. hadepler, dehaplar silsilesi halinde bugün de varlığını hdp olarak sürdüren ve genişleten siyasi partiler ise tabanlarını ciddi oranda pkkya karşı sempati duyan bu "kürt" kesimlerde buluyorlar. işin ilginç yanı, elit kadrosunda maksimum ölçüde islama bağlılığı zayıf, güya marksist ve bir o kadar da kürtçü olan kesimleri barındıran bu siyasi hareket, diğer taraftan da türkiyenin en islamcı, en fazla şeriat yanlısı kitlelerini tabanında barındırıyor. buna rağmen bu kitleler, kolaylıkla manipüle edilebiliyor, pkk ya da hdp adına kullanılabiliyorlar.
diğer tarafta da çok farklı bir durum söz konusu değil. akpnin elit grubunun aşırı derecede pragmatist ve bir o kadar da değişken söylemleri, politikaları kendi seçmen kitleleri tarafından hoş karşılanmanın da ötesinde destek bulabiliyor kendisine. bu durum da aslında liderleriyle çok farklı düşünebilen ancak onlara aşırı sadık, dolayısıyla da kolaylıkla manipüle edilebilen iki büyük kitleyi bir araya getiriyor.
bu durum da iki kitleyi yöneten insanlara geniş bir politika yapma serbestisi getiriyor. yapılan anketler, aponun serbest bırakılması durumunda bile akpyi destekleyeceğini beyan eden yüzde 38lik bir kitlenin varlığını ortaya koyuyor. aynı şey hdp için de geçerli. hdp ve öcalan 15-20 yıllık süreç içerisinde ciddi evrimler geçirdi. ancak buna rağmen kürtlerin desteğini hiç kaybetmediler, aksine hep arttı.
şu durumda iki siyasal hareketin yeni bir anayasa ve "yeni türkiye" için gerektiğinde ittifak yapamayacağını iddia etmek gerçekten ahmaklık olur. ama öte yandan bunun çantada keklik olduğunu, tartışılmaz bir gerçek olduğunu söylemek de aynı şekilde mantıksız ve temelsiz kalır.
hdp bir dönüşüm içerisinde. bunu inkar etmek anlamsız. bu değişim basit bir "şimdilik milleti kandıralım, istediğimizi alınca aslımıza döneriz zaten" pragmatistliğiyle açıklanamayacak kadar derin. bunu gösterilen adaylardan da anlamak mümkün. demirtaşın açıklamalarının kırılganlığı ve öcalanla uyumsuzluğundan da yorumlamak mümkün. öte yandan akpnin iktidarını elinde tutabilmesi için türk-islam sentezinden nereye kadar uzaklaşabileceği konusunda da muğlaklıklar mevcut.
kısacası kısa vadede yeni bir anayasa ve "yeni türkiye" için iki tarafın ittifakı tek çözüm yolu gibi gözükse de uzun vadede böyle bir ittifakın her iki tarafa da kaybettirebileceği pek çok şey var gibi görünüyor.