üzerimdeki insan postunu çıkaralı çok oldu. çıkarsız, karşılıksız birilerine bir şeyler yapmayalı çok oldu. bencillikim yüzünden kalplerle sirtaki yaptım her gün. kırdım her şeyi. kişisel çıkarlarım uğruna, çıkmazlara soktum hayatları. uçurumlardan aşağı ittim birilerini. kendi mutsuzluğumu, başkalarının mutlulukları ile kıyaslayıp her birinin mutsuz ve anlamsız bir hayat yaşadığını ıspat etmeye çalıştım. insanların gerçeklerinin kocaman birer yalan olduğunu ıspat için gerçeklerimi yalana çevirdim.
tövbelerimi bozdum. işleyebileceğim tüm günahları işledim. yalanlar söyledim. ah'lar aldım. ruhları çaldım. kalplere girip paldır küldür kapı dışarı edildim.
yıktım. döktüm. öldüm. kendimi hayata gömdüm. cenaze merasimim tek kişilikti. ortaya geldim. hayatın ortasına. kollarımı iki yana açıp bekledim. geçsin istedim, zaman ve mekan. ne zaman geçti, ne de mekan. zaman'ı, takvim yapraklarını kopararak öldürdüm. mekan'ı ise gözlerimi yumup düşleyerek anlamsızlaştırdım.
sonra geçtim ben de. peşinden koştuklarımı. vazgeçişlerin anlık olduğunu gördüğümde, ağladım. kan kustum. başım döndü. duvarlara tutunarak yürüdüm. sancılarla uyandım. tüm bu durumların romanlarda anlatılan betimlemeler olduğunu sanan ben, en yalnız roman karakteri olarak hayatı canlı yaşadım. onun içindir ki televizyonu pencereden aşağı attım. hiçbir şey hayattan renkli olamazdı. gökkuşağının altından geçmek için dünyayı turladım. bedenim ve ruhum bir okyanusun sahilinde bulunduğunda, bileklerimi kaçıncı kesişimdi, ben bile hatırlayamıyordum.
ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgi üzerinde durmak için iyi bir oyuncu olmak gerektiğini ıspatlayınca insanlar, rolümü kendim yazdım. oynadım. kıpırdamadan. korkmadan. tepkisizliğin en büyük tepki olduğunu söyleyen aptallara inat, bağırdım. tanrı'yı sağır etmek için!
ne duyan oldu beni. ne de söylediklerimi anlayan. kendim sağır oldum. oysa, istemiştim ben de insan olmayı. yaşamayı. olmadı. olamadı.
bu yazıyı da hayat denen mezardan yazıyorum, şimdi. birileri belki beni anlar diye. mutsuzluğumu ve çaresizliğimi hisseder diye.
son olarak da insan olmayı başaramadığım için, siz, insanlıktan özür diliyorum...