yüzlerce resim, yüzlerce güzel anı kaldı şimdi aklımda.
safken, heyecan doluyken yaşadığımız o güzel, çok güzel günlerin geri gelmeyeceğini bilmek çok acıtıyor içimi.
sevdiğim kızın beni tercih etmemesini, başkalarıyla birlikte olmasını atlatabilirdim, atlatıyordum. kardeşlerim vardı çünkü yanımda. üzüleceksem de içimi onlara döküyordum. yanlarında ağlayabiliyordum utanmadan. hatta hayatın, sistemin, insanların bende yarattığı umutsuzluğu bile engelleyebilirdim. ama artık yoklar işte.
onlar gittiğinden beri de çok şey değişti. aslında liseden sonra çok şey değişti. çok şey özledim.
saflığımı özledim, tecrübesizce yaşadığım o güzel aşkı, o eğlenceli günleri özledim.
h'la atakumda balkonda oturup denizi seyrederken felsefe yapmayı, birbirimize sevdiğimiz kızları anlatmamızı, gecenin dördünde sahilde dolaşmamızı özledim. trolleyip hiçbir şey olmamış gibi davranmasını özledim. okulda nöbetçilikte beraber saçmalamalarımızı, derslerde müzik dinlemelerimizi özledim.
k gibi ciddi biriyle oturup saçmaladığımız, sahilde onu kolundan çekip koşturduğum, ona derdimi açabildiğim günleri özledim. aynı safta namaz kılmamızı, benimle ilgili yaptığı esprileri, en arka sırada oturup yaptığımız o derin konuşmalarımızı özledim.
b'la tartıştığımız, ona küfrettiğim, onun bana tavır koyduğu günleri çok özledim. okulda atatürk büstünün önüne oturup beraber aşk acısı çektiğimiz günleri, okulu asıp kar topu oynadığımız, ölümüne yol kat ettiğimiz günleri, beraber gizlice piraziz'e gidip cami avlusunda sabahladığımız günleri çok özledim. her gün akşam beni evden alıp beraber tavlaya gittiğimiz günleri özledim. bana "naber gardaş" demesini özledim.
m'le her okul çıkışı sahile inip dolaştığımız; okulda, sahilde beraber deliler gibi güldüğümüz günleri çok özledim. sevdiğim kızın evinin önünde vişne suyu içtiğimiz günleri, moralim bozulduğunda onunla oturup konuşmayı, ondan moral almayı özledim. kızlara yazdığımız, bazen yazamadığımız ama çok eğlendiğimiz günleri özledim. aynı yatakta sıkışa sıkışa yattığımız, tartıştığımız günleri özledim. canımın sıkkın olduğunu öğrenip 15 dakika sonra evimin önünden beni aldığı günü özledim.
m ile her saniye saçmalardık ve kimse bizi anlamazdı. ben o saçmalamalarımızı özledim. milletin bize tip tip bakmalarını, birbirimize kafa atmalarımızı, aynı sırada oturup dersle hiç ilgilenmediğimiz o günleri özledim. haxball'da deliler gibi oynadığımız, takım kurduğumuz günleri özledim. her allah'ın günü pese gidişimizi özledim. illuminati'ye kafayı taktığımız günleri, aralıksız 25 dakika güldüğümüz o dersi özledim. kafamızın hep saçmalıklarda olduğu ve umrumuzda olan tek şeyin de bu saçma ve eğlenceli şeyler olduğu günleri özledim.
i'u zorla sahile götürdüğüm, o ilk felsefi kıvılcımlarımı ona aktardığım günleri özledim. edebi ve felsefi konuşmalarımla onun deyimiyle kafasını siktiğim günleri özledim. dershanede ilk derse asla girmeyip bilardo-pes-sahil üçlüsünü yaptığımız, her şeyi beraber yaşadığımız, yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği günleri özledim. gece onlarda kalıp sabaha kadar blöf oynadığımız günleri, onu zorla duruşehir'e kadar yürütmemi, bana küfredişini, ona küfretmeyi özledim.
şimdi h ağrı'da, k yozgat'ta, m yalova'da, i da kıbrıs'ta. m'le b da samsun'da ama görüşemiyoruz ki, herkesin derdi başından aşkın.
üzülüyorum. o günlerin geçtiğine üzülüyorum. dağılmamıza, geçmişe asla dönemeyeceğimize üzülüyorum.