Berbat bir güne başlamışsınızdır. Son zamanlarda sürekli hayattan ve onun önünüze diktiği engellerden şikayet ederken size yeni bir süprizi vardır. Vakit ilerler işyerinize gidersiniz annenizi hastaneye bir gün önce olduğu tahlili alması için bıraktıktan sonra. işe gider üstünüzü değiştirir, ofise girersizniz her zaman olduğu gibi size öğretildiği gibi selam veririsiniz ama kimse selamınızı almaz buruk bir tebessüm kızgınlıkla karışık bir ses tonuyla tekrar selam arkadaşlar dersiniz nezaketen alınır selamınız size çok değer verdiğini söyleyen arkadaşlarınız tarafından. Her sabah Güne 1-0 yenik başlamak yetmiyor gibi hayat arayı açmış farkı iki yapmıştır. Eyvallah dersiniz yine derince bir iç çekişiyle "eyvallah". işte budur mağlubiyeti kabul etmek dersiniz kontraatağa kalkmadan oyunu kendi sahanda kabul etmek. Derken annenizi ararsınız o güzel sesi duyup tekrar güne başlamak için fakat o güzel ses değildir telefonun diğer ucundaki ağlamaklı bir ses tonu vurgun yemiş gibi kulaklarınızda çınlar. Nedir diye düşünmeden cevabı çoktan hazırlanmış bir soru çıkar dudaklarınızdan "ne oldu Anne" sizi ne kadar sevdiğini söyler anneniz biraz ısrar edincede tahlilin sonucunu. Yakıştıramaz kendine o illeti, biricik oğlunun mürvetini görmeden, günlerin sayılı olduğunu gözleriniz dolar ağlayamazsınız sesiniz titrer, dayanacak, güç alacak bir yer ararsınız sandalyeden başka hiç bir şey hiç kimse yoktur o ofis denen dört duvar arasında. Anneniz kanserdir, hayat en ustaca hazırladığı atağı gol olarak bırakmıştır ağlarınıza.