arzu okay

entry31 galeri video2
    19.
  1. her şeyin en güzelini hakeden dünyalar güzeli bir kadın.
    14 yaşında sinema sektörüne adım atmış. yaşından büyük karakterleri oynamak zorunda bırakılmış. o meşhur yetmişli dönemlerin olmanın utanç verici nasibini fazlasıyla aldı. Kendi anlattığına göre bir sinema oyuncusu olamak aklından geçmemiş. Aldığı para hayatını ailesini (anne) geçirmesinde zar zor yetiyomuş ve bir yandan da ne iş yapabilirim derdindeymiş. Bir hostes veya sekreter. Açıktan sınavlara girip liseyi bitirmiş ve filmden kazandığı parayı Londra’da ingilizce öğrenmek için harcamış.daha sonrasında fırsat bulup 86 da fransaya gitmiş ve ticarete atılmış.yani çoğu kişiye ilham perisi olabilecek bir şekilde hayatına yeni bir sayfa açmış. Ticaret hayatında Devlet Bakanı’nından ödül alacak kadar da işini büyütmüş.bugün bir kızı var, sanat eğitimi almış ve resim ile ilgileniyor, deri ticaretiyle uğraşıyor.
    Bir röportajında
    Annem dedi ki bir gün, “Utanmıyor musun böyle resim çektirmeye”, “Yoo” dedim. “Sen benim çektirdiğim o resimlerin parasıyla yaşamaya utanmıyorsan ben niye utanayım?”
    Ben bu işi artık yapamayacağım dedim ve bitti. Çünkü bir iş yapıyorsun, oradan çıkıyorsun başka bir insan olarak yaşantına devam ediyorsun. Tabii ki oyunculukta illa hayatındaki gibi roller düşmüyor sana. Ama ne olursa olsun kendine saygını yitirmemen lazım. Başkalarının sana saygı duyup duymaması onların problemi, beni çok ilgilendirmiyor. Kendime bir yerden sonra “Arzu sen kendine haksızlık ediyorsun, artık yeter” dedim.
    Erotik filmler sayesinde param vardı, Allah razı olsun onlardan. 80 küsur diğer filmlerimden hiç para kazanamamıştım. Ciddi ciddi aç kaldım. Yoksa zevkine mi gideceğim, oynayacağım erotik filmlerde.
    O zamana kadar kazandığımla ancak aileme ve kendime bakıyorum. Kirada oturuyorum. Para gelince önce anneme veriyorum, sonra kalırsa bana. Bir dönem dram filmleri furyası vardı. Sırasını hatırlamıyorum. Sonra işte köy filmleri. Onlar bitti kovboy, sonra komedi furyası. Bitti, bitti... Sonra her şey bitti, hiçbir şey çekilemez hale geldi sinemada. Yok yani beş kuruş yok. Mecburen oynuyorsun erotik filmlerde. Mercimeği haşladım, soğanları kavurdum. Ama kıyma alacak param yok.
    O parayla ingiltere’ye gittim, dil öğrendim. O bitti, geri geldim. Sonra şarkıcılık yapmaya kalktım. Tabii muhteşem bir ses olduğu için bende! Sonra ibrahim Tatlıses’le bir turneye çıktık. Turneden kazandığım parayla Topağacı’ndaki evimi aldım.
    Çok kötü filmler çekildi. Herkes geçim derdindeydi. Arz-talep meselesi. insanlar istedi, yapımcılar da yaptı. Herkes kendi payını becerebildiği kadarını aldı. Ama sonuçta kimin başına patladı? Niçin benim yaptığım filmlerin yapımcısı, yönetmeni, kameramanı eleştirilmiyor? Neden erkek oyuncusu eleştirilmiyor? O erkek oyunculardan daha sonra ödül alanlar da oldu. Her şey unutuldu gitti. Ama işte Türk toplumunun kadın üzerindeki baskısından bahsediyoruz.
    Ticarete 24-25 yaşımda istanbul’da başladım. Önce tanımazlardı beni. Makyajsız falan. Diyorum “Ben bu dükkanı tutmak istiyorum”. “Kızım senin baban yok mu, kocan yok mu?” diyor. “Yok ben tek başıma geldim, tutmak istiyorum” diyorum. Adam yine de direniyor. Sonra adımın Arzu Okay olduğunu öğreniyor. Ya rahatsız ediyor ya da kiraya vermiyor.
    kızı eda ne istediği sorulduğunda, cevabı;
    Mutlu olmasını. Hayatta en çok insanları sevmesi çok önemli. Sevgiyi bilmesi lazım hayatta. Sevmeyi bildikten sonra gelir arkası her şeyin. Doğru bir yerde olsun. Hayatın içinde bir duruşu olsun mesela. Kimseyi yargılamaya hakkı olmadığını bilsin. Herkesin duruşu kendine. Bu solcu da olur, sağcı da olur, cumhuriyetçi de olur, ulusalcı da olur, faşist de olur. Neyse o duruş, içinde kendini taşısın. “Ben buyum” desin kendi kimliği içinde. Koysun ortaya ve o kimliğine sahip çıksın
    3 ...